Saturday 31 July 2010

SAFTIRIK HALKA GIYDIRMELER...

FINDIK,kayisi ve kunefe hakkinda soyledikleri...

HURRIYET, 31 Temmuz 2010


Hatay’da halka hitap eden Başbakan Recep Tayyip Erdoğan “ Terör örgütü Reşadiye’den, Şemdinli’den, Çukurca’dan, Dörtyol’dan vururken muhalefet partileri de eş zamanlı Ankara’dan harekete geçiyor” dedi.


BAŞBAKAN HATAY'DA

Hatay’da halka hitap eden Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, konuşmasında Hatay’ın Dörtyol İlçesi’ndeki saldırıya değindi. Başbakan Erdoğan şunları söyledi:
“Hatay’da bugünlerde bazı oyunlar oynanmak isteniyor. Terör bugüne dek hiçbir emelini gerçekleştiremedi. Sadece güvenlik güçlerine saldırmakla kalmıyor, bu ülkenin kardeşliğini de kastediyorlar. Polise silah sıkan ne derece hainse, cam çerçeve indirenler de aynı durumdadır. Gençleri sokağa dökmek istiyorlar. Bu oyuna gelmeyin, sağduyudan ayrılmayın. Yerel idarecilerimiz, polisimiz gerekeni yapıyor. Hiç kimse kendini hakim, polis yerine koyup şiddete başvurmasın”

“MUHALAFET TERÖR ÖRGÜTÜYLE EŞ ZAMANLI SALDIRIDA”

Saldırıların zamanlamasına dikkat çeken Başbakan Erdoğan, Türkiye için çok önemli bir kararın öncesinde birilerinin kirli oyunlarla sokakları tahrik ettiğini belirterek, “ Terör örgütü Reşadiye’den, Şemdinli’den, Çukurca’dan, Dörtyol’dan vururken muhalefet partileri de eş zamanlı Ankara’dan harekete geçiyor. BDP sağduyu çağrısı yapması gerekirken bir konvoyla ilçeye girmeye çalışıyor. Sana mı kalmış. Sen işine bak. MHP Dörtyol’daki gerginliği fırsat gibi görüyor. CHP bu kargaşadan ne koparabilirim derdinde” dedi.


İşte Erdoğan’ın açıklamalarından satır başları:

Bu terör saldırılarının zamanlamasına dikkatinizi çekiyorum. Türkiye çok önemli bir halk oylamasının arifesindeyken bu saldırılar yapılıyor.

Bu kirli bir oyundur. Bu kirli bir tuzaktır. Bu dönemde sağduyu çağrısı yapması gereken muhalefete sesleniyorum.

Geçen günü İngiltere Başbakanı “Biz terörü muhalefetle birlikte çözdük” dedi. İspanya aynı şeyi söylüyor.

Altındaki koltuğu sağlama almak uğruna sokakları tahrik etmeye değer mi?

Terör örgütü ile muhalefet eş zamanlı olarak taarruza geçiyor.

BDP konvoyla Dörtyol’a gitmek istedi.. Ne işin var senin Dörtyol’da sana mı kalmış. Polis misin sen. Sen işine bak. Bırak ilgililer ne yapılacaksa yapsın.

Çok enteresan bir pankart gördüm, “Nikah masasında bile bu kadar iştahla evet dememiştik” yazıyordu.

CHP Genel Başkanı Malatya’ya gidiyor. Orada “Anayasa değişikliği kayısıya çare olacak mı” diyor. Yahu kayısı için anayasada madde düzenlemesi yapılır mı. Böyle bir siyasi lider olur mu?

Ordu’ya gidiyor “Anayasa değişikliği fındığa çare olur mu” diyor.

Yarın Hatay’a gelince “Anayasa değişikliği künefeye çare olur mu” diyecek. Sen ne anlarsın Hatay’ın künefesinden. Bunlar anayasa ile yemek kitabını karıştırıyor.

Sunday 25 July 2010

OSMANLIMI, CUMHURIYETMI?





Yukaridaki resimle baslayan fikir alis-verisinizi cok ozgun buldugumu belirtmeliyim.Hayk Durmaza buyuk olcu'de katiliyorum.Yaklasimindan dolayi'da kendisini kutluyorum.Omer Bataroglu bey benim hemserim sayilir.Buyuk ihtimallede ayni din ve ...meshepteniz.Ama kendisine bircok konu'da katilmiyorum.Yorumlarinizdan bir yonu ile tarih bilginiz cok iyi gibi gorunuyor.Bir yonu ile de maalesef tam tersi.suphesiz osmanli tarihide cumhuriyet tarihi de bizim tarihimiz.Ayrica cumhuriyet tarihi cok yeni bir tarih, bunu 100-200 oncesi ile mukayese etmek son derece yaniltici.Sosyolojik ve tarihsel analizleri, ayni donemlerin dunyasindan soyutlayarak yapamayiz.Osmanli bir imparatorluk idi.O tarihlerde dunya da diger imaratorluklar'da vardi.Ingiliz imparatorlugu mesela.Ama gunumuzde herhangi bir imparatorluk varmi dunyada.Demekki insanlar bu tur devlet yapilanmasindan baska bir asamaya gelmisler.Bu dogru veya yanlis.Iyi yada kotu.Ama bir gercek.

1789 fransiz ihtilali ile birlikte insanlik ulus devletlere yonelmis ve bu prensiplere gore olusmus devletler catisi altinda yasama asamasina gecmistir.Yani demek istedigim bu insanligin genel gelisim-degisim cizgisi ile paralel giden bir durumdur.Biryerde control disi bir durum.Daha baska bir soyleyisle eger istense bile osmanli imparatorlugu yasayamazdi.Zira bilindigi gibi yikilisi da pat diye olmadi.Belki 100-200 yillik bir gerileme surecinden sonra yikilmistir.Yikilmamasi icin de her acidan buyuk mucadeleler verilmistir.Cok ilginc bir sekilde imparatorlugun son donemlerinde yikilmamasi icin en buyuk mucadeleyi verenlerden biri de Mustafa Kemal Ataturk'dur..Birinci dunya savasinda onun yonettigi hicbir cephede savas kaybedilmemistir..

Osmanlinin bunyesinde yasayan insanlarin imparatorluktan kopmasida, buyuk olcu de zamanin emperyalist ulkelerinin tertipleri ile olmustur.Omer Bataroglu bey birde onyargili olarak cumhuriyeti yeriyor osmanliyi ovuyor.Dedigim gibi ikisi de bizim tarihimiz ve her ikisinde de yerilecek ve ovulecek yonler var pek tabiiki..Ancak verdigi cumhuriyet donemi vergi ornegi ve insanlarin asli ile yasayabilme ozgurlugu ne yazikki dogru degil.Cunku en asgari tarih bilgisi olan biri bile cok iyi bilirki, osmanli'da muslumanlar bircok vergiden muaf iken hristiyanlar sirf hristiyan oldugu icin cok agir vergiler odemek durumundaydi...birde yenicerileri heralde cok iyi bilir.Bunlar bilindigi gibi hristiyan ailelerin henuz dunyaya gozunu yeni acmis cocuklarinin zorla ailelerinden alinmasi ile olusturulmus seckin askeri birlikler idi...bunlar birakin hangi dinden olduklarini yasayabilmeyi veya bu konuda ailelerinden dinlerini adetlerini,kulturlerini ogrenebilmeyi, hayatlarinin sonraki donemlerinde anne-ve babalarinin kim oldugunu dahi ogrenme imkaanindan yosun idiler..

Burada kafaya estigi gibi tarih yazmaya gerek yok..

Thursday 22 July 2010

AGLAYAN ADAMLAR!

Turkiye'de 12 Eylul 2010 gunu bir referandum yapilacak.Bu referandumu neresinden tutsan elde kalacak cinsten.Bununla ilgili daha oncede dusuncelerimi dile getiren bir yazi da yazmistim zaten...(...).Bu yaziyi o yazinin devami olarak okuyabilirsiniz.

Bu referandumu ve referandum surecini elestirmeye nereden baslasak bilmemki. Bu referandumu halkin onune getiren siyasi aktorler halka karsi ne kadar ilkesiz,ne kadar saygisiz,ne kadar nezaketsiz,ne kadar munipilative!Birde tabii bu saydigimiz sebeplerden dolayi,birakalim bu insanlarin siyaset yapma seviyelerini, insani acidan bile seviyesi bu kadar dusuk insanlarin, halkin gozunde en yuksek kredisi olan insanlar olmasina ne demeli!? Evet ne demeli!? Hersey bu kadar acik ve secik ortadayken, insanliktan bu kadar yoksun kimseler nasil oluyor da, halki gozunde kredileri en yuksek insanlar olabiliyor!?

Neden halkin karsisina cikip rezilce aglasmalar.Konulari tamamen ozunden saptirmalar.

Saturday 17 July 2010

Sunday 11 July 2010

Sohbet 1

Me
karadenize tepeden bakiyor..yesillikler icinde...Artik boyle..

8:37amMustafa
Cicero demiski eger insanin bir bahcesi ve kutuphanesi olursa baska bir seye ihtiyaci olmaz diye

8:37amMe
mustafa abi su tesbitime katilirmisin bilmem...

aynen bende o yoldayim mustafa abi..

8:38amMustafa
ikisinide edindim ama su ara ayda en az 2k daha gerekli yasam cok pahalandi

8:38amMe
ama bu yobaz ve kurtcu takimin kitaplarini da istemiyorum..

mustafa abi yillar sonra bir tespitim var...

kendimce onemli bir tespit..ve koseye cekilme nedenim de bu...

8:39amMustafa
yok yok doga tarihi vs agrikultur vs horticulture ile kuslarin ve doganin Anadolu kultur tarihindeki yerini incelemek istiyorum

8:39amMe
tipki bende...

sana bizim oralardan bir yer alalim..

hele su an birtanesi var...

full eregli manzarali...

onu karadeniz..

arkasi daglar...

kartal yuvasi gibi...

8:42amMe
tespitim su mustafa abi...

8:43amMustafa
zaten hep onu istedim ama bu pislik kacsanda sana bulasiyor onun icin son bir puskurtme yapiyorum burada kurdugum dernek sesini git gide hissediyor onun icin icim rahat bir de su bahce ve bes yil icin para sorunlarina baglasam tamamdir zaten bilim gezi doga yazilarina basldim Anadolu Cografyasi sirtesini gelistirecegiz o arkadas bizi dediklerimiz fazlasi ile Selcukta yapiyor yasida 30 bile degil lise mezunu bile degil ama cin gibi

8:44amMustafa
Birde bakalim senle dusunurduk burada genc bir bayayn var babasini yillardir taniyorum Ada Aktuel diye bir internet dergisi cikariyor ona da yazi yazacagim

8:45amMe
turkiye gibi ulkeler dusunsel,ideolojik anlamda merkez degil cevre ulkeler...yani bu toplumlar kendi geleceklerini kendi duygu ve dusunce dunyalarini kendileri bleirleyebilmekten cok aciz...afedersin sen kotunu yirtsan bu merkez ulke dedigimiz ulkelerin cok iyi calisan ve cok iyi organize olan ilgili kurumlarinin belirleyiciligi karsisinda fazla birsey yapabilecek durumda degiller...

8:46amMustafa
maerkea periferi tezlerini biliyorsun Samir Amir vs Emanuel Wallerstein gibi

bu son kriz ve daha oncesi yerel ekonomiye donus var Small is Beatuiful

8:47amMe
yani dun anti kominist,bugun ilimli musluman,yarin amerikan-yahudi yalakasi filan ....boyle gelmis boyle gider

8:47amMustafa
tatum savaslari ve yerel bitki ortusunu korunmasi vs

8:48amMustafa
Amerikada 150 yil once bizim gibi dusunen bir filozof vardi benicok etkilemisti

8:48amMe
su an dun agizlarina alamadiklarini...bugun donk donk insanlarin kafasina vuruyorlar...ama merkez farkli bir borazan caldimi,bunlar bu sefer o sarkiyi soylemeye baslar...ne demisler bu milletin %10 erendir, gerisi got verendir..

8:50amMustafa
aynen bu sabah su got Roni Margulies diye simdi Tarafta yazan pislige cevap yazdim aslinda s.ketmek gerekiyor ama iyi tanigim insanlarda dahi yutuyor gergadanlasiyor cok pis

8:56amMe
mustafa abi bisey soylicem..bizim musti gel birlikte calisalim diyor..

bende teklifine sicak bakiyorum...sen ne diyorsun?

8:58amMe
burayi devrettikten sonra gelip onunla detayli gorusmek istiyorum...

9:07amMustafa
gecen gun deposunun oldugu koyde idim bir is icin ama gorusemedim islerin iyi oldugunu soyluyor ama depoyu bir kere ilk tuttugunda gordum. Bu tarafa mi tasinacaksin yoksa oradan mi calisacaksiniz

9:08amMe
bize yine brighton yolu gozuktu, cem de bu yil universite icin buralardan ayriliyor zaten.annesi de buradaki evini satip yurt disinda inglizce ogretmenligi yapmak istiyormus..

humanin amex'de calisan bir bulgar arkadasi var 5 yildir filan orada calisiyor..

gecenlerde telefon etti..huma icin orada bir is ayarlamaya calisiyor..

9:10amMustafa
aslinda bana hep muhasebeci de soruyorlar

9:10amMe
mustafada sirketinde sorumlu pozisyonda calismami isttiyor..

yani kendisi gibi sirkette herseyden sorumlu bir pozisyon..

ama tabi bazi detaylari da bulustugumuzda gorusucez..

9:11amMustafa
iyi cirosu ne olmus

9:12amMe
galiba yarim milyona yakin...ama aramizda kalsin belki bunlarin konusulmasi hosuna gitmez...biliyorsun turkleri :D

Londra'da bulustugumuzda city de guzel bir lokantaya gittik...

kafalarimiz biraz iyi oldu...

9:14amMustafa
biliyorum bu isler is meslesesi ozel daha once bana daha yuksek bir rakkam da soyledi allah arttirsin vat kac veriyor ona bakar neyse hayirlisi

9:14amMe
musti diyorki..ya sen biliyormusun bilmem ben %50 ermeniyim...benim dedemin biri ermeni...

9:14amMustafa
valla hepimiz ermeniyiz

9:14amMe
ya mustafa dedim...yerim senin ermeniligini..

neolur senin ermeniliginden..

9:15amMustafa
ben burada kafam bozulunca ermeni turk kurt yahudi rum ve kopegim diyorum

9:15amMe
benim universitedeki en yakin arkadasim 100% ermeniydi...hem ben sende hic bir ermenilik filanda goremiyorum!

musti de alem adam aslinda!

9:17amMustafa
cecen ve cerkezi unuttum birde bizde Mekke serifinin torunlugu var

Ana dedemde Ermeni bektasi vs ne istersen

NE MUTLU TURKUM DIYENE Nazim Hikmetin oglunun yazisini koydum okudun mu

9:18amMe
musti dedim isde patronsun ama disarida bub'da surda burda patronluk taslamak yok dedim.ben sosyalist adamim zaten..oyle seyler yapmam diyor..parasal olarakda sosyalist biri olarak sana hakkini veririm diyor!

okudum cok guzel..

bunlar anlamiyor turklukten murklukten mustafa abi..

9:19amMustafa
iyi para yapinda bugunlerde zor yok patronluk taslamaz Nalan da cok hanim ve kafali is bilir

9:20amMustafa
aslinda bir turlu ise yarar guvendigi birini bulamadi

9:21amMe
yani su an cumhuriyet kurulus felsefesindeki birlestirici,herkesi kapsayici "Turkluk" anlayisini kendi kafalarindaki ilkel "kurtculuk" anlayisi ile ayni manaya cektiler...bu konuda kurtleri filan bir noktaya kadar anlayabilirsin..ama kurt olmayan insanlari anlamak zor!..iste ben bu kurt olmayan insanlari son olaylar karsisindaki tepkisizliklerinden dolayi "dingil "diyorum..

9:24amMustafa
bir kere hatirlarsin Mustafanin kulagin cektim ama severim ve gercek anlamda is ile borcunu odedi ozur de diledi. Evet bence Kurtler bu dinciler ve renksizlerden daha iyi duruyorlar ve zaten git gide uyaniyorlar ama otekiler dedigin gibi kendilerinede yarari yok

cok haklisin ayni dusunuyoorum

9:27amMe
http://omeriskender.blogspot.com/search?updated-min=2009-01-01T00%3A00%3A00-08%3A00&updated-max=2010-01-01T00%3A00%3A00-08%3A00&max-results=6

9:29amMe
mustafa abi burada bana cok deger verdigim bir arkadasimin anadolu toplumundaki insan iliskileri uzerine cok ozgun bir analizi var "kayip arkadastan gelen mektup" adi altinda okumani isterim..

yazi tarzini da cok begeniyorum bu arkadasimin..

9:31amMustafa
tamam okurum sizin yorenin dogal yapisini iyice incele Karasu bence cok degerli bir yore ve Istanbula cok yakin

yalniz findik degil baska ne tur bitki hayvan ve yeralti kaynaklari var ornegin yeni meslegine uyar mermer vs var mi

9:34amMe
dedigin gibi bizim yore her acidan cok zengin..

9:35amMustafa
Satis ne asamada

9:36amMe
1-2 haftaya tamamlanir diye umuyorum..

baya hesapta olmayan geciktirici durumlar cikti ortaya...ama simdi hersey yolunda..

9:37amMustafa
hayat yeniden Yeni Turku sarkisi var biliyorsundur en iyi dileklerimle

9:38amMe
hayatta icimdeki en buyuk yara...su parasal meseleleri..en azindan asgari manada hala cozememis olmak...hala soruyorum bunun icin neyi-nerede yanlis yaptim!?

9:38amMustafa
ya senin bebelrri bir sevemedim Ilkenin kizinida

9:42amMustafa
valla yalniz sen degil bakma tamam ev edindim bahce edindim ama yetmiyor yasam bir mucadele biz kendimizi satmadik gurururmuzu ve gezme tozma hurriyetimizi kisitlamadik. Belki de biz hep sevdigimiz bir is aradik para gelsin diye her isi yapmadik bak ben de bir yildir is ariyorum bahcede amele gibi calistim dedigim gibi bir de belki ozel ihtiyaclari olanlarla calismayi dusunuyorum anlamli is bakiyorum

9:44amMe
gururlu,durust ve onurlu yasayabilmenin maliyeti boyle bir dunya'da ne kadar yuksek!degilmi mustafa abi?

9:46amMe
hatirliyorum Londra'da yasadigimiz yillarda herturlu duzenbazligi yapan insanlari..o zamanlar cekirge bir atlar iki atlar ama sonunda cezasini ceker diyordum...ama hic de oyle olmadi mustafa abi...hersey ayapanin yanina kar kaldi..

9:47amMustafa
oyle ben Amerikada fabrikada agir calistim garsonluk ahcilik yaptim aslinda ben Turgut Ozalin prenslerinden presn daha once cok ust duzeyde idim ama barsaklari kaybettik gercekten g.tu yitirdik ama g.t vermedik yine de daha kotu olabilirdik

9:47amMe
hani kuzeyde bir adami vurdular ya dun..burada yerel telvizyonda onu taniyan biriyle roportaj yapmislar..

olen adam iyimi kotumuydu diye...

yerel gazeteci diyorki..

bu adamin 12 tutuklanma olayi ve birde hapis cezasi vardi...

bu genele bakildiginda cok temiz bir record dedi..

ben de ulan dedim...bizim 22 yildir bu ulkede ne bir hapisimiz,ne de bir tutuklanma olayimiz var...bembeyaz bir recordumuz..

ama arkasindan da dedimki ne boka yariyor?

bu ulkede hel son zamanlarda gecmisini beyaz tutabilmenin maliyeti gercekten cok zor?

9:52amMe
millet on defa sifirlamis, tekrar baslamis filan...temiz record artik fazla bir bokada yaramiyor..kimse madalya takmiyor..

9:52amMustafa
saglik olsun bu aralar anladim ki o kadar da saglik sorunu yasadigim halde bir de belim melim Anita gibi giderse ne olur cunku bira agridi saglik olsun gerisi olur

9:54amMustafa
kadinlarin bir sorunu var cocuk istemeleri bizim sorun is is is para para para

9:55amMe
evet mustafa abi...sana da oluyordur..bazen butun "dogrulari","yanlislari" sorguluyor insan yani herseyi ters-yuz ederek sorgulama ihtiyaci doguyor..

9:55amMustafa
Napolyond demis ya savas icin ne gerekli para para para

9:57amMustafa
son zamalarad cok oluyor bakiyorum bir cogu yalniz para kovalamis kendime kiziyorum niye daha cok para yapmadim diye ev isini babamdan tecrube aldim sonra koyverdim babam bes kurussuz rahmete erdi annem olmasa sokakta kalirdi koskoca Erdemir emeklisi

9:59amMustafa
ablam inanamdi bana soruyor babmizin banka cuzdani yok mu kayip mi acaba diye

bazilari yalniz yemek icin kazaniyor bizim gibi kimide kazan kazan kazan yemeden git

10:01amMe
evet bizim Ali biraz oyle...para harcamayi hic sevmez..

10:02amMustafa
Cenk Ali paralari topluyorlar ama yediklerini yasadiklarini gormedim tamam Cenk kari kiz pesinde ama bize o yetmiyor simdi oda bana soruyor ne yapsam diye bilmem belki once para yapip sonra dusunmek onlar gibi daha iyi iste boyle hayat

10:02amMe
ama garibim ona ragmen o da fazla mal-mulk edinemedi..

ayni seyi soylemisiz ayni anda :D

10:03amMustafa
teasdufe bak sen yazmadan ben Ali ve cenki yadim daha dogrusu karsilikli ayni seyleri dusunmusuz

10:03amMe
evet..

10:04amMustafa
neyse gel bu tarafa bizde bir en az bes yil para kovaliyalim

10:04amMe
ali oyle..once yemiyor icmiyor biraz para biriktiriyor..sonra gidip onu biryerlerde kaybediyor..

bir ara ukranya'ya gitti bes kurussuz geri dondu

sora kusadasina gitti yine geri dondu..

simdi de bakalim ne yapacak?

10:05amMustafa
o da baska olay Bektasta ogullarina eski karisana bakiyor yiyemiyor

10:06amMe
aynen mustafa abi lmeden bu isi halletmem lazim...cocuklarimiz bizim yasadigimiz sikintilari yasamasin ve de yasamazlar insallah..

10:06amMustafa
Lokman birakmaz ikiside sansli ancak bir Balili yada uyanik bir kadin Aliyi bir gun yer

10:07amMe
eet daha oncede bir ukranyali kadin sogusledi bunu epey..

10:08amMustafa
annem ali bir iki gordu para yuzunden evlenmez bu dedi ama belli olmaz

10:08amMe
bencede evlenmez..

10:08amMustafa
neyse biz kendimize bakalim

10:08amMe
evlense bile para mevzusundan gecinemez..

istanbulda evlenmek icin bi kizla gorusturmusler aliyi..

kiz gorusmenin sonunda demiski..

sen beni bi taksi parasi vermemek icin 5 km yuruttun seninle evlenmem..

neyse bu isin dedikodu kismi...

10:10amMustafa
be burada cok tatli guzel caliskan tutumlu bir kadinla tanistirdim bir yi beraberdiler ama cok soguk

10:10amMe
dedigin gibi biz kendimize bakalim..

10:11amMustafa
evet bos verelim dedikoduyu sen buldun

kadin saoguk degil Ali neyse

ben artik saglik istiyorum

10:13amMe
en onemlisi...

10:13amMustafa
yine kilo aldim onu veriyorum vs ama bobrek tasi problemi vs

10:13amMe
yine bastaki konuya donersek...yobazlari, ilkel kurtculeri birakirsak hayatimizdaki kalite daha da artar bence..

10:14amMustafa
valla Temel gibi ben birakiyorum ama onlar beni birakmiyor

10:14amMe
sadece bunlari kafadan siyirip atmak bile bence buyuk bir rahatlik getirir..

10:14amMustafa
kapidan kovsak bacadan geliyorlar

ben aslinda birakmaya cok ugrasiyorum sigariyi birakmak kilo vermek daha kolay

10:15amMe
ben artik etrafima gorunmez duvarlar orucem...bunlar yetti artik..

alsinlar baslarina calsinlar...zaten yaptiklari baskalarinin yazip besteledigi sarkilari soylemek..

10:16amMustafa
haklisin hep kendime diyorum birak git bahcede ugras ama bir haber bu pislikler ilhan Selcuguda oldurduler

10:16amMe
bunlardan baska ne bok olurki zaten..

10:17amMe
yarin bir gun baska sarkilar baska besteler ellerine tutusturulur o sarkilari soylerler..

10:19amMe
aslinda bu dingiller biraz da akillilar..cunku herturlu taseronlagin bir ekonomik getirisi var...bunlarin cogu da bilerek veya bilmeyerek bu cevrelerin degirmenine bu yuzden su tasiyorlar...

10:19amMustafa
valla bu sabah kendi is formlarimi dolduracaktim bakmayacaktim bir arkadas bu Roni Marguelez pisliginin yazisini koymus olunu arkasinda konusuyor igrenc herif dayanamdim Yunus Emrenin siirini yazdim vs sana da bu siiri yolluyorum sonra neyse iyi oldu sen ciktin karsima

tabii money talks shit walks

in god we trust others pay cash

10:21amMe
yillar once babam demistiki "oglum hic degilse kendin icin nurcu-naksibendici ol"..yani bilerek veya bilmeyerek olayin bu ekonomik yonunu kastetmisti...Ama bugun yine soyluyorum hicbiseyleri lazim degill"alsinlar uygun yerlerine soksunlar"

10:23amMustafa
valla Omer hic biri senin yasadigin acilara ragmen guzellikleri de tatmadilar hur dusunmek hur gezmek istedin kari kiza takilmak istdegin zaman calismak istdigini okumak icmek guzeldir bos ver

10:23amMe
cok guzel laf kim soylemis bunu

10:23amMustafa
Amerkan koyboylari donsuz cinatri

10:25amMe
bencede ...hickimsenin esiri olmayip ,herkaleye sut cekebilmek en guzeli...

turkceye nasil cevrilebilir sence..

it urur kervan yururmu?

10:26amMustafa
Akar Allah deyü deyü
Çıkmış İslam bülbülleri
Öter Allah deyü deyü

Salınır tuba dalları
Kur'an okur hem dilleri
Cennet bağının gülleri
Kokar Allah deyü deyü

Kimi yiyip kimi içer
Hep melekler rahmet saçar
İdris nebi hülle biçer
Diker Allah deyü deyü

Altındandır direkleri
Gümüştendir yaprakları
Uzandıkça budakları
Biter Allah deyü deyü

Aydan arıdır yüzleri
Misk ü amberdir sözleri
Cennette huri kızları
Gezer Allah deyü deyü

Hakk'a âşık olan kişi
Akar gözlerinin yaşı
Pür nur olur içi dışı
Söyler Allah deyü deyü

Ne dilersen Hak'tan dile
Kılavuzla gir bu yola
Bülbül âşık olmuş güle
Öter Allah deyü deyü

Açıldı gökler kapısı
Rahmetle doludu hepisi
Sekiz cennetin kapısı
Açar Allah deyü deyü

Rıdvandürür kapı açan
İdrisdürür hülle biçen
Kevser şarabını içen
Kanar Allah deyü deyü

Miskin Yunus var dostuna
Koma bugünü yarına
Yarın Hakk'ın divanına
Varam Allah deyü deyü

YUNUS EMRE

2 hours ago · LikeUnlike ·


10:27amMustafa
bok sinegide denilebilir bunlara

10:28amMustafa
Yunus buyuk sair Ataturk sayesinde tekrar okunabildi

Monday 28 June 2010

Gecmisi ve Gelecegi Olmayan Kardeslik

Sozunu ettigimiz Kutlerle Turkler arasindaki kardeslik.Bu konuda bilindigi gibi ileri surulen iki temel gorus vardir.Birincisi "Kurt-Turk parmak ile tirnak gibidir" gorusu.Ikincisi ise Turk ile kurtun hicbirzaman birarada bir butunun iki ayri parcasi olarak yasayamadigi gorusu.Hani diyorlarya "Turk-Kurt Kardes, PKK kalles".Burada PPK'nin kalles oldugundan suphe yok.Ama "Turk-Kurt" gercekten de kardesmi?

Once belirtmeliyizki sadece Turk ile Kurtun kardesligi degil, butun milletler arsindaki kardeslik, herkesin yararinadir.Ancak olmayan birseyi varmis gibi gostermek ise, kimsenin yararina degildir.

Konuya daha derinlemesine girmeden once bir konuyu acikliga kavusturmak gerekiyor.Bilindigi gibi surekli ikili Kurt-Turk ayirimi yapiliyor. Bu ayirim bir yonu ile dogru, bir yonu ile ise sonderece yanlis.Yanlisliginin sebebi, Turkiye'de yasayan kurtler disinda herkes, genetiksel olarak pek tabiiki Turk degildir.Yukaritaki ikili ayirim bir yonu ile dogru, cunku Turkiye'de Kurtler disinda herkes, Cumhuriyetin kurulus felsefesindeki manada "Turklugu" kabulleniyor ve bu kimlik potasinda eriyerek bir arada varolmayi ve yasamayi kayitsiz-sartsiz kabbuleniyor.Bu manada kurtler disindaki halkta tartismasiz bir "turk kimligi" vardir.

"Kurtluk" konusunda ise ciddi bir gorus ayriligi yoktur.Genetiksel (Irki) manada bir "kurtluk" sozkonusudur.(tabii bu yonuyle "kurtculuk" aslinda, gunumuz medeni dunyasinin kesinlikle reddettigi bir "irkciliktir". Bu "irkci" yaklasimin, ezilen bir milletin hak arayisi gibi ortaya konmasi da ayri bir komedidir.Ama bu yazimizin konusu disindadir)

Biz de burada olayin bu boyutunu goz onunde bulundurarak "Turk-Kurt" ikili ayirimi cercevesinde konuyu ele alacagiz.

Once gecmise ve gunumuze ait bazi onemli tespitler yapalim.

devam edecek..

Wednesday 23 June 2010

turkiye'nin en guzel plajlari

İngiliz The Guardian gazetesi Türkiye’nin dantel gibi işlenmiş koylarının en kuytu köşelerindeki, kalabalıktan uzak, plajlarının restoranlarla bozulmadığı "en iyi 10 plajı"nı belirledi.

Ekonomik tatil fırsatları için tıklayınız!

The Guardian’ın fotoğraflarına da yer verdiği "Türkiye’nin en iyi 10 plajı" ve özellikleri şöyle:

1.Ovabükü: Çevresindeki küçük lokanta ve pansiyonlarıyla birlikte plajının parlayan çakıl taşlarıyla Ovabükü, Datça yarımadasına gizlenmiş üç koydan en güzeli.

2.Kelebekler Vadisi: İki yüksek kayalığın arasında kalan, çoğu ziyaretçisinin Fethiye ve Ölüdeniz’den kalkan teknelerle ulaştığı vadide elektrik, yol ve inşaat bulunmuyor ancak kamp yapmak serbest.

Ucuz tatil paketleri için tıklaynız!

3.Amos: Bozburun yarımadasındaki iki tatil köyünün arasına gizlenmiş küçük bir koy olan Amos, ahşap şezlonglarının arasına çakıl taşları dağılmış plajıyla, Marmaris’in ışıklarına rağmen koy boyunca uzanan bozulmamış bir güzelliğe sahip.

4.Gemiler: Ölüdeniz’in yakınında bu kadar sessiz bir yer olduğuna inanmanın güç olmasına rağmen Gemiler, etrafı çam ve zeytin ağaçlarıyla çevrili olup taze mezeler ile soğuk bira sunan birkaç güzel restoranıyla sessiz sakin bir koy.

5.Çıralı: Ağaç evleriyle ünlü Olimpos’un hemen ilerisinde bulunan Çıralı’nın, caretta carettalar için 3kmlik koruma alanının bulunduğu plajıyla huzur veren bir atmosferi bulunuyor.

6.Kaputaş: Kalkan-Kaş yolu üstündeki mola duraklarından biri olan Kaputaş, hiçbir tesisin bulunmadığı plajıyla denize girip güneşlenmek için iyi bir seçenek.

7.Hisarönü Koyu: Datça yarımadasına bakan iki küçük plajı, Türkiye’nin 20 sene öncesini hatırlatan restoran ve küçük pansiyonlarıyla Hisarönü Koyu, esintili havasından dolayı rüzgar sörfçülerinin tercihi.

8.Ortakent: Bodrum yolu üzerinde, su kayağından yelkene pek çok su sporunun yapılabildiği plajıyla Ortakent, büyümeyen çocuklar için iyi bir tatil seçeneği.

9.Günlüklü: Fethiye yakınında, hafta sonları koyun sürülerinin plaja indiği, etrafı çam ormanları ve sakız ağaçlarıyla kaplı Günlüklü, büyük bir kaçamak isteyenler için iyi bir seçenek.

10.Kabak: Kelebekler Vadisi’nden çıkılan patika yolla ulaşılan Faralya yakınındaki Kabak, birkaç kamp alanının dışında hiçbir şey bulunmayan plajıyla ve yemyeşil çam ormanlarıyla çevrili tüm dünyayı uzakta bırakıyor.

Tuesday 22 June 2010

Dunya'nin en zor siniri!

Bu zor sinir Karadenizde baslayip, Akdeniz'de bitiyor.Gurcistan,Ermenistan,Azerbeycan,Iran,Irak,Suriye buradaki sinir ulkeleri.Bakarmisiniz ulkelere.En problemli en belali ulkeler.Evet burasi Isvicre Almanya siniri degil.Dunya'nin en belali siniri.Bu sinirdan sorumlu ordumuz 3.Ordu.Basindaki Komutanin adi, Orgeneral Saldiray Berk.Dunya'da isi en zor askerlerden biri.

Onlarca sehit verilmekte olan bu gunlerde, suphesiz en uzgun insanlardan biridir Orgeneral Saldiray Berk.Ama gunluk olaylari takip edenler Saldiray Berk'in Teror orgutu uyeligi suclamasiyla karsi, karsiya oldugunu biliyordur.

Ulke yonetimini ele gecirmis insanlar, buyuk bir iki yuzluluk icinde.Bir taraftan dunya'nin en belali sinirindan sorumlu Turk komutana, uyduruk gizli tanik ayaklarina terorist yakistirmasi,bir taraftan sehit cenazelerinde timsah goztaslari.Buna Turkiye'de bolca bulunan ve bu hayinlerin bir nevi gida ambari olan (oy seklinde) "saftirik" kesim inanabilir.Ama oyunun farkinda olan gozu acik Turkler de az degil.Umudumuz bu gozu,beyni acik Turkler.

Hic suphe yokki, bu ikiyuzlu hayinler, bir gun yaptiklarinin hesabini mutlaka verecektir.

Monday 21 June 2010

KAK-A MESUT!

En sonun da bu da oldu.A-K-P tarafindan Turkiye Cumhuriyeti disisleri bakanligina getirilen, Ahmet Davutoglu Kuzey Irakli Kurt pesmergenin bolge baskanina "KAK-A MESUT" deyiverdi.Aslina bakarsan bunu soylemekle buyuk bir "KAKA" yapti.Ama ne yapacaksin!Donem kaka yapanlarla, onlarin yalayicilarinin donemi.

Bu adamlarda "Durmak yok, yola devam!" var.

Aynen bir koyun misali.Malum, onlarda kakalarini yaparken durmazlar, saydira, saydira "yola devam" ederler.

Buyuk adamlarsiniz, vesselam!

KAK=AGBEY demekmis hangi dil bilmiyorum.Tercume hurriyet gazetesi kose yazari Mehmet Yilmaz'in ayni tarihli kose yazisindan (bu arada yazimizdaki son A bizden ekleme yani)

Wednesday 16 June 2010

Turkiye uzerine buyuk tuzak

Turkiye karsi tarafin bilincli kiskirtma ve yonlendirmeleri ve Turkiye'nin bilinciz ve derinligi olmayan yaklasimlari ile bir tuzagami dusuruluyor.Butun resimleri yan yana koydugumuz zaman bu konuda endiseli olmak icin cok sebep oldugunu soyleyebiliriz.

Dunyadaki siyonist olusumun ne kadar guclu oldugunu soylemeye gerek yok.Bu gucu uluslararasi politik olaylarin algilanmasini munipile etmek icin cok kullaniyorlar.

Tuesday 15 June 2010

Ben de mi cubbelinin muridi olsam!

FETHULLAH GÜLEN'E SERT ELEŞTİRİ Oy ver




Cübbeli Ahmet olarak bilinen Mahmut Ünlü, Mavi Marmara Gemisi'ne İsrail tarafından yapılan baskına ve bu konuda Fethullah Gülen'in yaptığı açıklamayla ilgili konuştu. Cübbeli Ahmet, "Şimdi bazılarının dediği gibi İsrail zalim otoritesine itaat etmek onlardan izin almak gerekiyor. Bu asla doğru değildir. Bu lafı söyleyen şuur sahibi olamaz. Çünkü ne zaman zalim izin versin ki mazluma yardım edilsin. Bizim ecdadımız Bu İstanbul'a Yunanlılar geldiği zaman, bütün o camiler yıkılıp yakıldığı zaman, milletin ırzına namusuna tecavüz edildiği zaman.Bir Fransız askeri, bir Müslüman kadınının peçesini çekmeye kalktığı zaman Allah razı olsun Sütçü İmam Hazretleri kurşunu basmış, savaşı başlatmıştır. İyi Fransızlar işgal etti otoriteye boyun eğmek gerekiyor. İyi kadının suratı açılırsa açılsın, namaz kılınmayacaksa kılınmasın.Böyle şey olmaz. Kafire zalime boyun eğmek, itaat etmek olmaz" dedi. Haber: Hakime TORUN-Kamera: Hasan YILDIRIM İSTANBUL DHA

Monday 14 June 2010

abdullah esti, gurledi!

A-K-P li Abdullah esti gurledi.

Israili af etmek icin asagidaki bes seyin yerine getirilmesini israil'den talep etti.

bagimsiz sorusturma,
olenlere tazminat,
ozur,
ablukanin kalkmasi,
el koyulan gemilerin iadesi,

Yoksa yapacaklarimizi gorursunuz(!) dedi.

Bunu not ediyoruz buraya.

Aradan haftalar gececek,aylar gececek ve hatta yillar gececek.

Bunlarin hicbiri yerine getirilmeyecek.

Bol keseden atan a-k-p li basbakan ve cumhurbaskani da pek tabiki hicbirsey yapamayacak.Bunlarin gida ambari (oy seklinde) olan "saftirik" halk da bunu tabii coktan unutmus olacak.

Burasi Turkiye.

Ne yapacaksin? ne..

Follow up:

1. Hurriyet 03.07.2010- Yilmaz Ozdil

Çirkin İsrail zor durumda



“Paranın dini, ırkı olmaz, memleket menfaati neyi gerektiriyorsa onu yapıyoruz” diyerek, memleketin sınırını komple İsrail’e vermeye kalktık, kanun çıkardık, Allah’tan Anayasa Mahkemesi “burası Dingo’nun ahırı değil” dedi, iptal etti, böylece sinsi sinsi hareket eden İsrail’in çirkin yüzü bir kez daha ortaya çıktı, dünyaya karşı zor durumda kaldı.

*
Davos’ta höt zöt yaptık, lobi desteğini kestiler, o nedenle ABD’de soykırımcı ilan edildik, böylece İsrail’in çirkin yüzü bir kez daha ortaya çıktı, dünyaya karşı zor durumda kaldı.
*
Tatbikatları iptal edeceğimizi açıkladık, Heronları vermekten vazgeçtiler, Heronlar gelmediği için şakır şakır şehit verdik, zaten sonradan tatbikatları iptal miptal etmediğimiz anlaşıldı, böylece İsrail’in çirkin yüzü bir kez daha ortaya çıktı, dünyaya karşı zor durumda kaldı.
*
İsrailli bakan, bizim büyükelçiyi kapıda ağaç etti, kameraların önünde alçak koltuğa oturttu, büyükelçiyi derhal geri çekeceğimizi açıkladık, ahali üç günde unuttu tabii, çekmedik, bunun üzerine İsrailli bakan “normalde bunlara tabure bile vermemeklazım” dedi, böylece İsrail’in çirkin yüzü bir kez daha ortaya çıktı, dünyaya karşı zor durumda kaldı.
*
Rize’nin AKP’li belediye başkanı, eşiyle birlikte Rize’yi gezmeye gelen ve yumurtalı saldırıya uğrayan İsrail Büyükelçisi’ni fırçaladı, “zihniyetiniz çirkin” dedi (ki, aynı belediye başkanı “Kürt kızlarını kuma alırsak terörü hallederiz” diyen zihniyetteki belediye başkanıdır) böylece İsrail’in çirkin yüzü bir kez daha ortaya çıktı, dünyaya karşı zor durumda kaldı.
*
“Gönderme vururum” dedi, “hele bi dokun” dedik, içinde yüzlerce TC vatandaşının bulunduğu gemimizi uluslararası sularda helikopterle bastılar, canlı yayında takır takır taradılar, insanlarımız jetleri bekleye bekleye öldü, hesapta Somali’de korsan avlıyoruz, gemimizi sürükleye sürükleye götürdüler, armut gibi seyrettik, el koydular, hâlâ vermiyor, böylece İsrail’in çirkin yüzü bir kez daha ortaya çıktı, dünyaya karşı zor durumda kaldı.
*
Cumhurbaşkanımız “İsrail pişman olacak, asla eskisi gibi olmayacağız, affetmeyeceğiz” dedi... Başbakanımız “İsrail’in yaptığı devlet terörüdür, alçaklıktır, cezalandırılmalıdır, İsrail yaptığının bedelini mutlaka ödeyecek” dedi, üç dilde seslendi... Dışişleri Bakanımız “İsrail’in yaptığı korsanlıktır, barbarlıktır, haydutluktur, elinde kan var, bu baskın Türkiye’nin 11 Eylülü’dür, yalnızlaştıracağız, hesap soracağız, bedelini ödeyecek, cezalandıracağız” dedi.
*
Gel gör ki... Bizim Dışişleri Bakanı’yla İsrailli bakanın, otel odasında gizli gizli buluştukları ortaya çıktı, aslında Türkiye’de kimsenin ruhu bile duymamıştı, Türkiye’dekiler uyansın diye İsrail basını gammazladı, haşırt diye manşet yaptı, böylece ağzında bakla ıslanmayan İsrail’in çirkin yüzü bir kez daha ortaya çıktı, dünyaya karşı zor durumda kaldı.

2.Milliyet-03.06.10-haber

Netanyahu, İsrail ordusunun 31 Mayıs’ta Mavi Marmara gemisine düzenlediği kanlı baskında 9 Türk’ün öldürülmesiyle ilgili İsrail devlet televizyonuna dün akşam verdiği demeçte, “İsrail özür dileyemez, çünkü askerleri kalabalık tarafından linç edilmekten kurtulmak için kendilerini savunmak zorundaydı” dedi. Netanyahu, bu nedenle de gemi saldırısı sırasında zarar görenlerin herhangi bir biçimde tazmin edilmesinin söz konusu olmadığını ifade ederken, “Bununla birlikte, biz olayda insan hayatının kaybından dolayı üzüntü duyuyoruz” diye konuştu.
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile İsrail Sanayi ve Ticaret Bakanı Binyamin Ben Eliezer’in Brüksel’de çarşamba günü yaptıkları görüşmeye de değinen Netanyahu, Ben Eliezer’in kendisine Davutoğlu ile görüşme ihtimalinden bahsettiğinde, kendisine, “Git ve görüş” dediğini belirterek, “Önemli olan görüşmenin gerçekleştirilmesiydi. İsrail ve Türkiye için iyi olan, ilişkilerin daha daha fazla zarar görmesinin önlenmesi için yapılan çabadır” dedi.
Netanyahu’nun açıklaması, dün akşamüstü İsrail Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman ile görüşmesinin ardından geldi. İsrailli bir yetkiliye göre Lieberman görüşmede İsrail’in Türkiye’den özür dilemesini istemediğini, bunun İsrail’in uluslararası duruşuna zarar vereceğini söyledi. Davutoğlu-Ben Eliezer görüşmesinin kendisine haber verilmeden yapılmasına Lieberman sert tepki göstermişti.

Ne oldu Mavi Marmara, unuttuk mu! Fatih Altayli Haberturk 29.7.2010

MAVİ Marmara baskınının ve 9 vatandaşımızın öldürülmesinin üzerinden epey bir zaman geçti. Dün Dışişleri Bakanımız Davutoğlu'nun, Alman meslektaşı ile şen şakrak fotoğraflarını görünce aklıma geldi Mavi Marmara "katliamı".
Ülkemizi yönetenler esip, yağıp gürlemişlerdi. Hem de öyle bir anlık falan değil. Günlerce bağırıp çağırdılar.
Türk hükümeti, eğer özür dilemez, yaptıklarından pişmanlığını vurgulamaz, olayın soruşturulması için uluslararası bir komisyona "Evet" demezse İsrail'i "çok kötü yapacaktı".
Ben hükümetimizin kararlılığını görünce, "Yazık olacak şu zavallı İsrail'e. Eğer özür dilemezlerse bizimkiler bunların ağzını burnunu kırar" diye düşünmüştüm.
İçimden, "Netanyahu'nun yerinde olmak istemezdim doğrusu" diye geçirmiştim.
Aradan 2 ay falan geçti herhalde değil mi?
Ne oldu?
İsrail özür falan dilemeyeceğini çok net bir dille açıkladı. Hatta, "Siz özür dileyin" dedi.
Biz ne yaptık? Hiiiiiiiiiiiiiiiiç!
Evet hiçbir şey yapmadık. Tam aksine, İsrailli bakanlarla gizli buluşmalar organize ettik.
Anlaşmalar tam gaz devam etti.
Hatta bilmiyorum ama belki gizlice yenilerini de imzalamışızdır. Duyarsam hiç şaşırmam. Dışişleri Bakanımız ise balık hafızalı milletimize güvendiği ve inandığı için konuyu yaladı yuttu. İngiltere Dışişleri Bakanı ile pek bir keyifliydi dün gördüğüm fotoğraflarda. Mavi Marmara'yı unutmuş, unutturmuştu. Ölen ölmüştü. Kalan sağlar bizimdi. Biraz bulgur, biraz pirinç, bir torba kömür, bilemedin bir buzdolabı, bir çamaşır makinesi karşılığında.

Daha cok beklersin F Altayli..

Hatta sen bile bir gun bircok yalakacilar gibi bu hukumeti dis politikada tum zamanlarin en basarilisi ilan edebilirsin! Omer Iskender

Monday 7 June 2010

Aninda hizaya gelmek..

Dun (5.6.10) yukaridaki goruslerimi yazmistim.Fetosa emperyalistler tarafindan bir misyon yuklendigini ve bu misyonun da dini motifleri kullanarak"turk ve musluman" dunyasini, onlarin menfaatleri dogrultusun da, hizaya getirmek oldugunu soylemistim...

Simdi asagida olaydan hemen sonra sasip kalan, kendine geldikten sonra adeta kaplan kesilen ve fetostan gelen mesajla abondene olan "turk ve Musluman" dunyasindaki buyuk (!) devlet adamlarin aninda nasil hizaya geldiklerini ibretle gorduk...

Bunu gostermek icin bugunku bazi gazete haberlerinden alintilar yapiyorum..

Bulent Arinc.(.olay sirasinda basbakan konumunda olan kisi)
"Hoca efendi hakli, "oteriteden" musade alinmaliydi"

Memet Ali Sahin (TBMM baskani) kendisine gazeteciler tarafindan sorulan F Gulen'in "Israilden izin alinmaliydi" gorusu icin ne dusunuyorsunuz sorusuna cevaben."saygilarimi sunuyorum"

Tabi emir kulu bazi bakanlarin ve yalaka basindaki bazi yalayicilarin, nasil hizaya geldiklerini burada yazmaya bile deger bulmuyorum..

Suphe yokki cok yakinda, "recep" ile "abdullah" da bu goruse "saygilarini" sunacaktir..Cunku Gulene o konumu saglayan siyonistler.."recep" ile "abdullaha" o konumu saglayan da Fetos.

Bu kisir cemberi gorup bozabilecek ise sadece ve sadece Turk halki..

Ancak onlar da cok derin bir uykuda..Ne diyelim..

Iyi uykular!

Saturday 5 June 2010

IMAM Fettullah!

Savunmasiz dokuz turk gecen hafta israil askerlerince bulunduklari Filistine yardim gemisinde vahsice katledildiler.

"Imam fetos efendi" malum cevrelerin kucaginda oturdugu icin "turk ve muslumanlarin" katledilmesini kinayamadi.Eger onlarin kucagin degilde, Anadolunun bagrinda oturuyor olsa kinarmiydi, tabi bu da ayri mesele..

Kinamak bir tarafa bakin fetos ne diyor. (Wall Street journal-4.6.10);

Mr. Gülen said "organizers' failure to seek accord with Israel before attempting to deliver aid "is a sign of defying authority, and will not lead to fruitful matters."

Turkcesi " yardim filosunu organize edenlerin bu isi, Israil'in onayini almadan yapmaya kalkismalari, "otoriteye" saygisizlik teskil ettigi icin, bu girisimden herhangi bir hayir cikmasi beklenemezdi"."...

Turkce'ye uyarlarsak ve soylenmek isteneni acarsak, mesaj su: "Bolge de esas oterite israildir.Onlara haber verilmeden, onlarin onayi alinmadan birsey yapilmamalidir.Eger yapilirsa, allah boyle girisimleri basarisiz kilar."

Fetos icin bu katliami butun dunya'nin kinamis olmasi hic onemli degil..Islenen cinayetlerin uluslararasi hukuku ayaklar altina alinarak yapilmis olmasi da onemli degil...Bu cinayetlerle insanin en dogal hakki olan "yasama hakki"nin vahsice elinden alinmis olmasi da hic onemli degil..Gerekli gereksiz her yeryerde aglayan fetos da bu konuda en kucuk bir uzuntu belirtisi de yok..

Eger olenler yahudi olsaydi fetos ne derdi acaba? Bunu bilemiyoruz..Ama bildigimiz cok onemli birsey var ki o da, Irak isgal edilip orada sehirlere yangin bombalari yagdirilarak milyonlarca insan katledildiginde de fetos "otoriteye" karsi cikmayin demisti ve su anki pozisyonu da halen o.. Varmi bu konuda iraktaki isgalcilei elestiren herhangibir demeci? Boyle bir demeci ortaya cikartabilenin elini operiz..

Ona uluslararasi emperyalizim tarafindan yuklenmis bir misyon var...o da "onlari herzaman heryerde" hakli cikarmak ...Kendine inananlari hizda tutmak..Muslumanlari ve turkleri bu yonde etkilemeye calismak..

Fetosu buyuk yapan da bu misyonu sayesinde emperyalistlerden aldigi buyuk destek...

Yoksa dunyanin binlerce camisinde binlerce imam hergun ondan daha iyi dua okuyor ve ondan daha iyi vaaz veriyor...

"Turk ve musluman kardes" simdi anladinmi, senin icin "otoritenin" kim oldugunu ve de kendi geleceginle ilgili kimlerden "onay" alman gerektigini.

"Turk ve musluman " kardes bak sana kuranikerimden bir de ayet yazayim.Cunku biliyorum sen benim gibilere inanmazssin.

Eğer Yahudilerin arzu ve keyiflerine uyacak olursan, bilmiş ol ki, Allah'tan sana ne bir dost, ne bir yardımcı vardır. (bakara-120)

Fetosun iki yuzlulugu konusunda hala suphen varmi?

O zaman bin defa yuh sana!


Not 1;

Belirtmeliyimki, kisisel dusunceme gore butun dinler insanlar icindir ve kutsaldir.Yukaridaki yazi da dinsel veye irki bir dusunceyle yazilmamistir.Sadece dunya'da herkim tarafindan olursa olsun, bu ve buna benzer zorbaliklari kendinde hak gorenlere karsi bir yazidir.Pek tabiki bir de insanlarin inanclarini bile carpitip, nufuzundaki insanlari bu dogrultuda etkileyerek, yeryuzundeki zorbalarin degirmenine su tasiyan, fetos gibi iki yuzlu insanlarin desifre edilmesine katki saglamaktir.


Note 2;

Fetosun soylemine tepkileri vs takip ettim.Fetosa yakin bazi yazarlarin bu soylemi yumsatmaya ve halkin daha kolay yutabilecegi hale getirmeye yonelik cabalarina kizdi ve konuya kendisi bizzat netlik getirdi ve dediki:"aynen bunlari soylemek istedim,soylemek istediiklerimde yanlis bir anlama veya aktarma yok" O.I 28.6.10)

Thursday 20 May 2010

"GANDI KEMAL"

"Gandi Kemal"in arkasindan nereden ve neden geldigi anlasilmasi cok zor kuvvetli bir ruzgar esti ve muhtemelen de bu ruzgar onu CHP genel baskanligi koltuguna oturtacak.ve belki de yakin zamanda basbakanlik koltuguna.

Ama bu adam kim? Turkiye'de ki cok temel konulara bakis acisi ne? Nasil bir akdro kurar kendisine? Bir suru daha genc ve bickin genc neden kendini bu sekilde on plana cikarma firsatini bulamadi?Bu is neden AKP lilerin cok hosuna gitti? (Arincin aciklamalari) AKP liler "gandi kemal" isi bitirdi anlayisin da?Esen bu ruzgarin onlari iktidardan dusurebilecegi endisesini neden tasimiyorlar? Yoksa aralarinda gizli bir centilmenlik anlasmasimi var?

"Gandi Kemal"'in kamu oyu onune cikisindan beri hakkinda yazilanlari ve kendi soylemlerini takip ediyorum.Benim izleyebildigim kadariyla su ana kadar kamu oyu onunde Turkiye'nin temel gundem maddeleri ile ilgili hemen hemen hicbirsey soylemedi.
Mesela "Kurt sorunu" ile ilgili ne dusunuyor? Gandi Kemal neden Baykal gibi AKP'lilere yaptiklarinin hesabi sorulacak gbi yaklasimlarda bulunm,uyor?

"Gandi Kemal" kendine ulastirilan bazi yolsuzluk olaylari icin basin karsisina gecip soylediklerinden baska su ana kadar neden dogru durust birsey soylemedi? Dersim olaylari ile ilgili Bir CHP liye yaptigi cikisin arkasinda neden durmadi?Bu konuda partisinden farklimi dusunuyor? Yoksa "Gandi Kemal" CHP icindeki trova atimi? Iceten Pazarlikli birimi? En onemlisi Yilmaz Erdilin'de yazisinda dedigi gibi CHP'nin Tayyip Erdoganimi?

"GANDI KEMAL"- DEVAM (16.07.2010)

Yukaridaki yaziyi gandi kemal CHP Genel baskanligina secilmeden yazmisti.Gecen zaman ne yazikki bizi hakli cikarir gibi.Gandi Kemal daha once bir turkmen asiretine mensup oldugu zirvalarindan sonra Kurt oldugunu kendi agizindan en sonun'da itiraf etti.Kurt olmak tabiki suc degil.Ama bunu kamufle etmeye calismak, Turkiye'nin en onemli siyasi partisinin basina gecen adama yakisir bir durum degil.Gozlemleyebildigim kadariyla "Gandi Kemal" icindeki sakli niyetini aciga vuran bazi soylemlerde bulundu.Bunlari soylece siralayabiliriz.

1- Genelbaskanliga secildikten sonra yaptigi konusma icin "neden kurt kelimesini agiziniza almadiniz" sorusuna"dikkat ederseniz "Turk" kelimesini de agizima almadim "dedi.Demekki "Ne mutlu Turkum" diyene anlayisinda biri degil.O da AKP'liler gibi Turklugu de diger alt kimliklerden biri olarak goruyor.Bu Ataturkun kurdugu bir partinin basindaki adama yakisan bir durummu? Yada partinin tabani ile davani arsinda bir uyumsuzluk degilmi?

2-Ikinci onemli soylemi "bugune kadar Dogu sorununa sadece askeri yontemlerle yaklasilmasi hataydi" turunde aciklamalar yapti.Bu tamamen yanlis ve hatta yalan.Bunun icin sadece bir ornek verecegim.GAP projesi bu bolgede yeralmaktadir ve bu sadece cumhuriyet tarihinin degil, Turkluk tarihinin en buyuk yatirimidir.Bu yatirimda maksatta o bolge insaninin makus talihini yenmektir.

3-Onur oymenin tersim isyaninin bastirilmasi olayi ile ilgili soyledigi "Ataturk tererustlerle muzakeremi yapti" da biz bugunku tererustlerle muzakere yapalim?" soylemini cok kizdi.Hatta onur Oymenin partiden istifa etmesi gerektigini soyledi.Gandi Kemal neden bu soze bu kadar cok alindi?

4- En son RTE ile yaptigi gorusme'de son derece pasif kaldi.Sanki ileride yapacaklari isbirliginin bir yakinlasmasi havasinda bir gorusme yapti.Dogu sorununa yaklasimi tamamen AKP politikasina benzermis gibi bir hava yaratti.

5-Ailesinde Turkce bile bilmeyen birsuru insaninbulunmasi gercegi de ortada.Secimler sonrasi bi CHP-AKP koalisyonu olurmu ki?

Hulasa, "Gandi Kemal" ne yazikki CHP icinde bir truva ati gibi duruyor.Zaman gectikce bu yaziya devam edecegiz.Evet evet bu CHP'nin RTE si.


Türk Kemal/Kürt Kemal (Eyup Can, Hurriyet, 26.6.10)


BİRKAÇ gündür bu köşede Kürt Sorunu’nu “Türkler ne istiyor?” başlığıyla sorguluyorum...

Gelen makul tepkiler var, en güzeli önceki gün CHP Genel Merkezi’nde görüştüğüm Kemal Kılıçdaroğlu ile yaptığım sohbet.
Çünkü Kılıçdaroğlu diğer siyasi konular bir yana, Kürt Meselesi’nde “makul bir çözüme” ulaşmanın sembolü olabilir.
Nasıl mı? Siyaseten kendisi olarak...
¡ ¡ ¡
Kılıçdaroğlu’nun Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı ve CHP Genel Başkanı sıfatlarının yanı sıra iki önemli özelliği daha var.
“Kürt” ve “Alevi” oluşu...
Ama dikkat edin her iki konuda da açık konuşamıyor.
Konuşabilse Türkiye’nin iki önemli sorununda bizatihi çözümün kendisi olur...
Ama henüz o rahatlıkta değil...
¡ ¡ ¡
Bunun haklı bir sebebi “kimlik siyaseti yapmak” istemeyişi...
Ama bunun sonucunda öbür uca, “kimlik körü” bir anlayışa savrulma tehlikesi var...
Hatırlayın kurultayda yaptığı konuşmada “Kürt” kelimesini ağzına almamıştı.
Erdal Sağlam’la birlikte CHP Genel Merkezi’ne giderken, Kılıçdaroğlu AB Büyükelçileri ile yaptığı toplantıdan dönüyordu.
Meğer bu durum herkes gibi Avrupalı diplomatların da dikkatini çekmiş.
O da onlara “kimlik siyasetinin” birleştirmekten çok ayrıştırdığını, bu yüzden o konuşmada “Kürt” kelimesini kullanmadığını, yoksa “Kürt” kelimesini kullanmakla ilgili bir sıkıntısı olmadığını söylemiş...
Avrupa’da yaşanan Yüzyıl Savaşları’ndan örnekler vermiş...
¡ ¡ ¡
Tam bu sırada Erdal araya girdi...
“Kemal Bey siz de Kürt’sünüz, zaten Kürtlerin sorunlarına ilgisiz kalamazsınız herhalde?”
“Haklısınız, kalamam ama illa Kürt olduğum için değil, herkesin sorunlarını, etnik ya da dini sorunlar dahil çözmek zorunda olan bir siyasi anlayışı temsil ettiğimiz için. Kimliği öne çıkarmak yerine etnik ya da dini kimliği nedeniyle zarara uğrayan kim varsa onun hakkını savunmak bizim görevimiz... ‘Kürt Sorunu’ diyoruz mesela herkesin ‘Kürt Sorunu’ farklı, bakkalın, esnafın, öğretmenin ‘Kürt Sorunu’ farklı. İşadamı için ‘Kürt Sorunu’ başka asker ve polis için bambaşka... Bir de işin içine şiddet girince kafalar iyice karışıyor. Oysa bu sorunu ancak ortak bir zemin yaratırsak çözebiliriz...”
Kılıçdaroğlu en aşırı fikirlerin bile özgürce savunulmasından yana...
Ama terörden dolayı kendisi bile fikirlerini çok rahat ifade edemiyor...
Buna kendi Kürt kimliği de dahil...
¡ ¡ ¡
Sohbetimiz sırasında Kemal Bey’in “kimlik siyaseti” ile “kimlik körlüğü” arasında bir parça sıkışıp kaldığı izlenimini edindim.
Oysa önünde bu sıkışmayı çok akıllıca aşan bir Obama örneği var...
Obama seçim kampanyası sırasında benzer bir sıkışma yaşadı.
Bir yanda sırf “siyah” olduğu için “beyazların” oyunu alamama tehlikesi vardı, diğer yanda, kendi kimliğine sahip çıkamazsa vaat ettiği değişime insanları inandıramama...
Ama o çok akıllı bir stratejiyle beyazları ajite etmeyecek bir oranda kendi kimliğinin altını çizerek ve tüm kimliklere eşit biçimde sahip çıkarak değişim vaadini geniş kitlelere aktarabildi.
¡ ¡ ¡
Kılıçdaroğlu henüz o dengeyi bulabilmiş değil...
Bunun bir sebebi şiddet ortamı, diğeri siyasi kutuplaşma...
Ama tam da bu sebeple kendi kimliğiyle barışık, farklı kimliklere eşit biçimde sahip çıkan siyasetçilere her zamankinden daha fazla ihtiyaç var.
Kılıçdaroğlu hem kendi içinde hem CHP’de hem de tüm Türkiye’de birbirine düşman haline getirilen farklı kimlikleri barıştırabilir...
Yeter ki “kimlik siyaseti” ile “kimlik körlüğü” arasında sıkışıp kalmasın...
Türk Kemal’le/Kürt Kemal’i siyaseten barıştırabilsin...
İki Kemal arasındaki yarı yatık dikey çizgiyi kaldırabilsin.

Saturday 24 April 2010

* Mecliste nasil Uyunur (Bekir Coskun024.4.2010)

ANAYASA değişikliği Meclis’te görüşülürken bazı milletvekillerinin sıraların üzerinde uyuduklarıgazetelerde ve televizyonlarda yer aldı...

Başkan:

“Sayın üye, sayın üye... Muhalefete ‘Sessiz olun, uyuyamıyorum’ şeklindeki talebiniz içtüzüğe aykırı efendim, şurda Anayasa paketini görüşüyoruz...”

“...........”

“Rica ederim efendim, Başkanlık gece sütünü anladı da, şu saat kurmak nereden çıktı sayın üye?...”

“...........”

“Ayrıca ‘uykudan önce çiş yapma arası’ da içtüzükte mevcut değil...”

“...........”

“Oturumu yöneten Başkan olarak... Bir dakika efendim... Uyuyorum diye Meclis Genel Kurulu Salonu’nun ışıklarını ‘gece lambası’ niyetine kapatmanız usulsüz efendim...”

“...........”

“Sayın üye, çantanızda pijama ile pijama terliği getirmeniz zat-ı âlinizin tercihidir... Ama ‘Ben sarılmadan uyuyamam’ diye sayın İstanbul Milletvekili arkadaşınızın sırtına binmeniz Başkanlık Divanı tarafından uygun görülmemiştir...”

“...........”

“Efendim o ‘Horrrrr’ sesini ben de duyuyorum Başkan olarak... Vaki olan ‘Horrrrr’ sesinin Anayasa’ya yanlışlıkla geçici madde olarak girme tehlikesi ne alaka?..”

“...........”

“Efendim Başkanlık Divanı endişenizi anlıyor... İktidardaki arkadaşlarımızın uyuması hasebiyle çıkarttıkları ‘Horrrr’ sesine ilaveten, uyuklayan diğer iktidar milletvekillerinin de el kaldırarak ‘Kabul’ demeleri olabilir... Ancak bu, Anayasa metnine geçici ‘Horrrr’ maddesi şeklinde girecek anlamına gelmez...”

“...........”

“Sayın üye, sayın üye... Uyuyan üyelerin çıkarttıkları diğer seslere gelince, insanlık halidir... Sayın üyelerin uyurken çıkarttıkları diğer sesin de madde şeklinde değişiklik metnine gireceğini nereden çıkartıyorsunuz efendim, rica ederim...”

“...........”

Friday 23 April 2010

* Dusunsel Tarihim

Hayatimda hatirlayabildigim ilk dusunsel anim sanirim 1969-70 yillarina ait.O zaman 6-7 yaslarindaydim..Guzel bir bahar gunu yesillikler icindeki koyumuzde annem ve teyzemler misir tarlasinda capa yapiyorduk.Bizde birkac cocuk onlar calisirken yanlarinda oynuyorduk, onlara yardimci olmaktan ziyade, daha cok ayaklarina dolaniyorduk.Bu sirada annem yanindaki teyzeme “biliyormusun Hasim agamin Kemal ‘Allah yok diyormus, allahi inkar ediyormus’ dedi.Teyzem de “hasa ..duh..duh..togbe,togbe ..allah akil fakir versin bunlara”dedi.Saniyorum o zamanlar Kemal abi Istanbul'da bir lise de okuyordu.

Okuma yazmayi dahi ogrenme imkaanini bulamamis oldukca iyi niyetli annem ile teyzem arasindaki bu muhabbet beynime o an adeta kazindi.. Kuskusuz, sebebi bu turden bir tramvayi hayatimda ilk defa yasiyor olmamdi.. Bu sohbete ani ve ic gudusel tepkimi de cok iyi hatirliyorum..Onlarin sohbetine sesli olarak katilmamistim ama, kulaklarim tilki kulagi gibi acilmisti ve o an aynen soyle gecti icimden ” Nasil Allah olmaz ya..Allah yoksa biz nasil variz, bu agaclar, misirlar,dereler, denizler nereden geldi?!”

Iste bu olayla baslayan dusunce dunyamdaki firtinalar, inisler cikislar, sonraki yillarimda hayatimin esasi oldu.Sebebini hic bir zaman bilemeyecegim bir sekilde, " dunsunsel ozgurlugum" konusundaki onceligim ve hassasiyetim bende vaz gecilmez bir tutku oldu.Bu ozgurlugumun baskalari tarafindan, kontrol altina alinmasi ve daha da onemlisi bu ozgurlugume "hukmedilmesi" endisesini ve korkusunu hep yasadim.Simdi geriye donup baktigimda Turkiye gibi bir ulke de bu tur "endise ve korku" icin ne kadar da hakliymisim.Sonraki nacizhane yasamimizda, bizim bu en dogal insani hakkimizi elimizden almak isteyecek ne kadar da cok "fikir vampiri" gorecekmisiz..

Bu benim icin ayni zamanda buyuk bir sorumlulukdu.

devam edecek..

Thursday 22 April 2010

* Tayyibistan

Mesela ulkeler vardir;

Tacikistan,
Afganistan,
Pakistan,
Hindistan.

Iste onlar gibi,

Turkiye'nin adi da olsun,

"TAYYIBISTAN",

anasini satayim!

Ama oyle olursa kadinlar alinir,
neden bir erkek adi olsunki?
diyenler olabilir!

O zaman "how about"

"TAYYIBEISTAN"

Yine olmadi bence!
Bu da Tayyibin demokratligina yakismaz!
AB-D de kizar-mizar!
Boyle "sexist" bir ulke adimi olur diye cikisabilirler!

Mesela..Mesela..

buldum...buldum...

AYYIBISTAN!

AYY....lar TAYYIB'den IB..lerde olsun
TAYYIBE'DEN!

Oldumu simdi??

bana sorarsaniz!!??

Oldu.. Oldu..

Bal gibi oldu!

Friday 26 March 2010

* Gobegini kasiyan adam ne der?

(Bekir Coskun, 26.3.2010)

BEN bu durumlarda uyuklamakta olan göbeğini kaşıyan adama bakarım...
Bakarım ne der?..
"Beğendin mi?.."
Tek gözünü açarak:
"Neyi?.."
"Paketi..."
"Paket" lafını duyunca canlanır göbeğini kaşıyan adam, divandan doğrularak ve gözlerini fal taşı gibi açarak:
"Ne paketi?.."
İşte sihirli soru budur:
"Ne paketi?.."
Çünkü canını verdiği, aklını verdiği, oy verdiği pakettir; iaşe paketi, nohut paketi, gıda paketi, makarna paketi, kömür paketi, çamaşır makinesi paketi, üçlü kanepe paketi, seçim paketi, sosyal yardımlaşma paketi...
Heyecanlanır:
"Paket?.."
"Evet, Anayasa'da değişiklik paketi..."
"İçinde ne var?.."
İkinci önemli sorudur bu:
"İçinde ne var?.."

*

Anlatmalı:
"İçinde malum 'sanık' ve 'şüphelilerin', kendilerini yargılayacak mahkemeyi kendilerinin oluşturması ile... Haklarında karar verecek hâkim ile savcıları kendilerinin ataması... Ve partilerinin kapatılmasına da yine kendilerinin karar vermesi, artı....."
Bakar göbeğini kaşıyan adam; içinde işe yarayacak hiç de iyi bir şey yok hani...

*

Gerisi ırgalamaz zaten onu...
Demokrasiymiş, hukukmuş, yargının bağımsızlığıymış, çağdaş cumhuriyetmiş, laik devletmiş...
İktidarın böyle bir "Anayasa değişikliği paketi"ni toplumun önüne getirmesi bile dünyanın her yerinde "skandal" sayılır...
Ama Türkiye'de bal gibi önemsenip tartışılıyor...
Referanduma giderse; "evet"lerin "hayır"lardan fazla çıkması olasılığı dahi vardır ha...
Ona güveniyor zaten padişah...
Göbeğini kaşıyan adama...

Wednesday 24 March 2010

* AKP yapimi Anayasa!

Turk toplumunun hafizasi yapilan bilimsel arastirmalara gore sadece 20 gunmus.Yani yirmigunu gecen olaylarla baglanti gurabilmesi, iyi calismayan telefon hatlari gibi cizirtili imis.

Boyle bir halkin mevcut anayasanin hazirlandigi yillari hatirlamasi pek tabiiki pek olasi degil…bazilari da yaslari geregi bunu hatirlamayabilir zaten…

Simdi size bir soru;

Bir anayasanin nasil ve kimler tarafindan hazirlandigimi onemlidir, yoksa hazirlanan anayasanin ne kadar “cagdas ve medeni” oldugumu onemlidir?

Ben mevcut anayasamiz hazirlanirken bir universite ogrencisiydim.Ustelik Anayasa konusu gordugum universite egitimimin, onemli bir parcasiydi.Benim de Anayasa konusuna ayri bir merakim vardi…Iste su anki Anayasamizin hazirlanis surecini cok iyi hatirliyorum…

Yillar 1981-1982 yillari idi..Evet anayasayi hazirlatanlar darbeci askerlerdi…Ama anayasayi hazirlayanlar, Turkiye’nin bu konuda en onde gelen, cok degerli kimselerden olusan ve de en medeni anayasayi hazirlama gayreti icinde olan insanlar idi.

Anayasa hazirliklari “milli guvenlik komitesi” tarafindan Turkiye’nin her sehrinden secilen, cok degerli inslar tarafindan olusturulmus “danisma meclisin de” aylarca gorusuldu,tartisildi…Bu gorusme ve tartismalar Radyo ve Televizyonlardan halka duyrulabilmek icin duzenli olarak yayinlandi...(o yillar ve sureclerle ilgili TV, Radyao programlari yapilmiyor,bu da ayrica bir merak konusu olabilir tabii)Sonunda, halk oyuna sunuldu ve %92.7 ile onaylandi ve anayasa haline geldi..

Ortaya cikan, kuskusuz tum zamanlarin Anayasasi degildi..Pek tabiiki,Dunya'nin en cagdas en medeni anayasasi degildi…Pek tabiiki zaman icinde gelistirilmesi, degistirilmesi gerekecek bir anayasa idi...

Simdi,

AKP anayasa degisim taslagi, kapali kapilar ardinda beceriksiz, gercek niyetleri belirsiz, buyuk kaygi ve koseye sikismislik duygusu icinde olan, siyasal parti olarak kendilerine daha fazla nufuz alan saglamaya ugrasi icinde bulunan bir partinin 3-4 siradan hukukcu uyesi tarafindan hazirlanmistir. Hicbir demokratik uzlasi veya katilim saglama gayreti gosterilmemistir.Mevcut siyasal partilerin hicbirinin destegini alamamistir. Su haliyle halkin da % 70 inin karsi oldugu ve de Anayasanin temel ilkeleri ile uyumsuz bir tasaridir.

Bu tasarinin secilmis 3-4 kisi tarafindan hazirlanmis olmasi hicbirsekilde onu mesrulastirmaz, onu daha demokratik hale getirmez, onun daha medeni ve cagdas bir anayasa olmasini saglamaz.

Rahatlikla soylenebilirki 1982 anayasanin hazirlanis sekli su ankinden cok daha medeni ve hazirlayanlarin niyeti su ankinden cok daha iyi ve o hazirlayanlara olan halk destegi su ankinden cok daha fazla idi..


Zaten bu degisim tasarisinin, anayasanin mevcut temel prensiplerine aykiriligi dolayisi ile referanduma gitmesi dahi cok az bir ihtimaldir..

Ama eger giderse, Turk halkindan buyuk bir samar yemesi en dogal beklentidir…


Acaba bu kez Turk halki muhtemel bir referandumda kendinden beklendigi gibi bu orumcek kafalilara gereken samari indirecekmidir, yoksa halkin icinde onemli bir sayi olusturan, "gobegini kasiyan adamlar" yine ortaya cikacak ve sonuc itibariyla turk secmeni yine bir dusukmu yapacaktir…

Bekleyelim gorelim….

Monday 22 March 2010

* Turkiye uzerine tespitler

• Turkiye’de niteliksiz siyaset yapanlar ile bilgi ve gorgu seviyesi dusuk secmen kitlesi arasinda siki bir bag vardir.Bu bag karsilikli birbirini beslemekte ve turkiye icin buyuk bir kisir dongu ve cikmaz olusturmaktadir.

• Turkiye’de niteliksiz siyaset yapanlar oy aldiklari kitleden sadece nemalanmaktadir.Karsiliginda onlara hicbirsey vermemektedir.Hatta onlarin degismeye ve gelismeye muhtac mevcut sosyo-ekonomik yasam tarzlarini overek ve destekleyerek, bu kitlenin daha medeni ve cagdas yasam seviyesine ulasmalarini yavaslatmaktadirlar....

• Turkiye’de 1950 sonrasi iktidar olan partilerin tamami ezici cogunlukla Turkiye’nin bilgi ve gorgu seviyesi en dusuk secmenlerinin siyasi tercihleri ile belirlenmektedir.Bu yuzden daha cagdas ve egitimli kesim kendi beklentilerini karsilamaktan uzak, siyasi iktidarlara katlanmak zorunda kalmaktadir.

• Turkiye’de belirleyici konumda bulunan secmen kitlesinin demokrasi algilamasi (kulturu) cok cok dusuktur. O kadar dusuktur ki en siradan toplumsal,ekonomik ve cevresel konularda bile hic bir katki veye tepki gostermemektedirler.

• Boyle bir secmen kesimin belirleyici rol oynadigi bir ulke ne demokratiktir ne de cagdas.

• Turkiye’de 1950 sonrasi iktidarlar elinde bulunduranlar kendi toplumsal guclerine ve ulkenin menfaatlerine dayali siyaset yapmayip, emperyalist guclerin ic uzantilari gibi islev gormektedirler.

• Turkiye’nin belli bir bolgesindeki insanlar adina irkci siyaset yapanlarla ve hatta bu konuda terorist yontemler kullananlarla, mevcut siyasi iktidar karsi karsiya degil, omuz omuzadir.

• Mevcut siyasal iktidarin zaman zaman ulkenin cogunlugu adina yapdigi soylemler samimi olmayip, gostermelik ve halkin gazini almaya yoneliktir.

• Turkiye, cok kisa donemleri haric tutarsak, 1950 den beri Cumhuriyet ile barisik olmayan (belki AP haric) partilerce yonetilmektedir.Dumen 60 yildir bunlarin elinde oldugu halde, Cumhuriyetten sikayetci olup aglasanlar yine bunlar.Bu bir celiski degilmidir?

• Turkiye'de ergenokon ve saire adlar altinda yurutulen siyasi (kesinlikle hukuki olmayan) kampanyalar, belli bir dunya gorusunu karalama ve mahkum etmeye yonelik girisimlerdir.Zaman icinde buna alternatif dunya gorusleri de (ideolojiler) kademeli olarak devreye sokulmaya calisilmaktadir.Burada mahkum edilmek istenen dunya gorusu Ataturk'un "ne mutlu Turkum diyene" anlayisi ile ozdeslesebilecek Turk milleyetciligi"dir.

Yerine ikame edilmek istenen de yabanci toplum muhendislerinin kilavuzlugunda emperyalizme diz cokmus, "yumsak muslumanlik" (emperyalistlerin zulmu karsisinda, Fetos ve muritleri gibi sadece topluca aglasmak ve daha ileri gitmemek olarak acabiliriz) ve "kurtculuk" dur.Bir alt ayristirma da "alevilik" ve "sunnilik" uzerinedir.Bunlar Irak'da daha ileri duzeylere ulastirilmis calismalarin, bir benzeridir.

• Turkiye’de irkci/bolgesel siyaset yaparak halkin cogunlugunu inciltenlere karsi ilgili kurumlar ve kisiler tepki gostermelidir, yoksa zamani geldiginde gururu incilen halk, bu tepkiyi kendi uygun gordugu yontemle kendisi gosterecektir.

• Demokrasi isyanlarin,kavgalarin rejimidir.(Burada sozu edilen pek tabiiki cingene cadirindaki kavga degildir).Hak,hukuk,bilim ilim, esitlik,estatik, mal mulk, hulasa yasam kavgasidir.Demokrasi gerektiginde halkin yumrugunu masya vurdugu bir rejimdir.Bu kavglar icinde olmayan bir kitlenin, insanlardan olustugu soylenemez. Olsa olsa bir bocek surusu olabilir.(Nihat Gencin deyimi ile).

• Aile yasami biat kulturune dayanan, aile iliskileri bir askeriyedeki gibi emir-komuta zincirine benzeyen, herseyi sorgusuz sualsiz kabul etme anlayisi/bekleyisi icinde olan, bireysel ozgurluklere hicbirsekilde inanmayan, yasamdaki guzel estatigi gunah sayan bir kimse, demokrat olamaz.. Hele hele boyle bir kimsenin, demokrasi sampiyonluguna soyunmasi en basit soyleyisle komiktir.Tayyib’in halini kastediyorum pektabiki. (Bu komediyi de bu yazinin altindaki Kemal Sunal videosu cok guzel ortaya koymaktadir.Tavsiye olunur!).... See More

• Demokrasi bir idealler rejimidir.Demokrasi bir toplumda var olan en degerli, en verimli, en bilgili, en ozgur ve hur anlayistaki insanlarin secim yoluyla en one cikarilmasini amaclayan bir rejimdir.Turkiye’de var oldugu soylenen demokrasinin one cikardigi insanlara hic bir sekilde bu nitelikte insanlar degildir.

• Demokrasi her acidan homojenlesmis, dinin toplum hayatinda naturalize oldugu ve kendine bilimi tek yol gosterici olarak benimsemis ve bireysel ozgurluklerin tam oldugu, ekonomik acidan belli bir gelismislik duzeyine ulasmis toplumlarin rejimidir.

• Turk halki “asillik unvanini” 93 harbinden sonar kismen, birinci dunya savasindan sonra ise tamamen kaybetmistir.”Asillik dugusunu” ise Ataturk’un onderliginde yapilan toplumsal direnis ile 1950 li yillara kadar surdurebilmistir.1950’li yillardan sonar ise, birdaha hic gitmemek uzere isbasina gelen “salvarlilarla” birlikte “asillik duygusunu” da tamamen yitirmistir.

• Bugun kuresel gucler ve onlarin icerideki isbirlikcileri tarafindan Turkiye’de yapilmak istenen cok acik secik olarak bellidir.Ornekler de hemen yanibasimizdadir.Bu ornekler Irak ve Afganistandir.Bugun kademeli olarak Turkiye’ye layik gorulen basbakan ve cumhurbaskani turu su anda kuresel guclerin kucaginda oturmakta olan Mr Karazi, Mr Barzani veya Mr Talabanidir.(Simdiki basbakanin bunlardan ne kadar farkli, buda sorgulanabilir tabii).Bilindigi gibi Talabani ve Barzani irakin eski terorist basisidirlar.

• Asil bir millet olmak cok zor, hele hele asaleti devam ettirebilmek cok cok daha zordur.Ben 23 yildir dunyanin en asil milleti olarak gosterilen ingilizlerle yasiyorum.Bunca yil sonar bu genel goruse tamamen katildigimi da rahatlikla soyleyebilirim.Yillardir bu ulkede bu insanlarin, bu unvanlarini kaybetmemek icin ne kadar buyuk caba sarf ettiklerini ve hala daha etmekte olduklarini yasayarak gozlemledim/gozlemliyorum.

• Turk halki ozunde buyuk bir millettir.Ama yattigi uykudan bir an once uyanip, cok cok calismak zorundadir.Yoksa emperyalist guclerin kendisine layik gordugu “seker ve serbet” ile yetinmekten baska secenegi kalmayacaktir.

March 18 at 3:13pm ·

Sunday 21 March 2010

* Buyuk devlet adami; Abdullah Gul !

Bizim devlet adamlarimizin hepsi bir alem.Hatirlanacagi gibi iki guzide (!) devlet adamimiz, Suudi Arabistan'in Krali Ankaraya geldiginde, onlarin Ankara elciliginin burokratlari gibi, hemde Karal Faisal'in kocaman resmi altinda resim cektirerek, odasinda ziyaret etmislerdi.Mubarekler, sanki bu Araplara yuzyillarca hukmeden bir milletin devlet admlari degil de, krala yalakalik yapmak icin siraya girmis bir muz cumhuruyetinin devlet adamlari..

Neyse...

Gazetelerden okuduk.Buyuk devlet adami Prof Abdullah Gul, ingiliz devlet baskaninin elinden cok buyuk bir odul alacakmis.Bu odule layik gorulmesi cok buyuk bir olaymis.Kuskusuz bunun icin kosarak Londra'ya gidecek ve ucakta da yalaka gazetecilere demecler patlatacaktir.Diyecektir ki "gordunuzmu nerelerden nerelere geldik.Simdiye kadar hic alamadigimiz odulu, bu Yil Turkiye aldi! Goruyorsunuz Turkiye artik super bir ulke oldu".Yalaka basinda bunu mansetlerden ve alli-pullu resimlerle verecektir.



(Bu yazi 21 mart 2010'da kaleme alindi,fotograf ise 10 Kasim 2010 tarihli Milliyet gazetesinden alindi)


Buyuk devlet adami Abdullah hic sordumu kenine, Eger Turkiye'de bir dusunce kurulusu Ingiltere'nin devlet baskani olan Kraliceye boyle bir odulu layik gorseydi, acaba kralice bu odulu kabul edermiydi.Hele hele kabul edip, kosarak Ankara'ya Abdullah Gul'un elinden bu odulu almak icin gelirmiydi.(Boyle bir olasilik sizede cok duhaf geldi degilmi?Koskoca kralice Abdullah Gul'den odul aliyor!) Merek edenler arastirsin. Kralice hicbir zaman boyle bir odulu kabul etmismidir.Cunku boyle bir seyi,devletinin kucuk dusurulmesi olarak gorur.



Ayrica son donemlerin kukla padisahlari haric osmanlinin hic bir padisahi da boyle seylere tenezul etmezdi.Keza kurtarici onderimiz Ataturk de devlet baskanligi boyunca bildigim kadariyla hic bir yurt disi seyyahate dahi cikmamistir.Acaba bizim Abdullah, cag kapatip cag acan Osmanli Sultanlarindan ve de emperyalistlerin sirtini hem cephede hem de masada yere getiren kurtaricimiz Ataturk'den daha buyuk bir devlet adamimidir?

Pek tabiiki degil..

Bu tur oduller buyuk devletlerin, kucuk devletlere layik gordugu "afferin evladim verdigimiz odevleri yaptin, cok calistin, derslerinde basarili oldun" oduludur..

Ne diylelim..Buyuk adamsin Abdullah ...Durmak yok, yola devam!

http://www.hurriyet.com.tr/dunya/16258857.asp?gid=373

Bir numara yalaka..

'Tornacı Ahmet Usta'ya raporumdur Fehmi Koru,Yeni Safak, 11.11.2010
LONDRA

Salih Memecan'ın "Bizim oğlanın madalyası. Kraliçe vermiş" diye övündüğünü çizgisiyle ustaca ifade ettiği 'tornacı Ahmet Usta', ya da Ahmet Hamdi Gül, ne kadar övünse az: Kraliçe 2. Elizabeth'in pek nadir üstlendiği ödül tevdii görevini oğlu için yerine getirdiği gün, olayı değerlendirmek üzere kürsüye çıkanlar, oğlunun şahsında ülkesi için göğüs kabartacak sözler sarf ettiler; oğlunun "Benim sevgili ülkem" diye andığı Türkiye için...

30 küsur yıl önce sokaklarında 'öğrenci' olarak dolaştığı ülkenin en itibarlı düşünce kuruluşunun Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ü 'yılın devlet adamı' ödülüne lâyık görmesi Türkiye için önemli bir gelişme..

Ödül töreninde okunan 'resmî gerekçe' öneme ışık tutuyor: "Cumhurbaşkanı Gül hem ülkesinde hem de uluslararası arenada uzlaşma ve ılımlılığın en belirgin figürü, Türkiye'nin son yıllarda attığı pek çok olumlu adımın da yönlendirici gücüdür. Ortadoğu'da Türkiye'nin geleneksel bağlarını derinleştirmek, Irak'ta birbiriyle mücadele eden gruplar arasında arabuluculuk yapmak, Afgan ve Pakistan liderlerini aralarındaki ihtilâfı sona erdirme amacıyla biraraya getirmek için muazzam çabalar sarf etmiştir."

Gerekçe'de, Kıbrıs sorununun çözümüne, Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin iyileşmesine, Türkiye'nin Avrupa Birliği üyesi olma gayretine katkıları da övülüyor. Bir de şu 'gerekçe' ile verilmiş ödül: "Liderliği altında, Türkiye'de sivil demokratik yönetim yerleşiyor, ülkeyi Avrupa'nın demokrasi ve insan hakları standartlarına yakınlaştıracak geniş siyasi ve hukuki reformlar gerçekleştiriliyor."

İtibarlı ödülün, Çankaya'da henüz üç yılını doldurmuş bir cumhurbaşkanına verildiğini unutmayalım.

Törenin hemen sonrasında görüştüğümüzde, Cumhurbaşkanı Gül, ülkedeki her şeyin 'mükemmel' sayılmayacağını bir kez daha vurguladı. AB ilerleme raporuna da geçen basın özgürlüğü konusunda kuşkular uyandıran kovuşturmalar... 'İnsan hakları' alanına giren konularda varolan kısıtlamaların hâlâ tartışma gündeminden düşmemesi... Siyasetin dili ve tarzında rencide edici özelliklerin bütünüyle giderilememesi...

"Bütün bunlara rağmen iyi yoldayız" dedi Cumhurbaşkanı Gül.

1991 sonrasında toplantılarına katılmaya başladığı Avrupa Konseyi'nde sürekli savunma durumunda kaldığı günleri hatırlattı: "12 milletvekiliydik Konsey'de; Türkiye hep olumsuz biçimde gündeme geliyor, 'kınama' kararları alınırken öteki ülkelerden tek bir destek oyu verilmiyordu. Uzun yıllar boyunca hep Türkiye aleyhine kararlar çıkan Konsey, başkanlığına bir Türk'ü seçebildi bugünlerde..."

Ödül vesilesiyle günlerdir İngiliz gazetelerinde Türkiye'yi ön plana çıkaran haberler ve yorumlar yayımlanıyor. Hepsinin ortak noktası, sorunlarla boğuşan, krizlere muhatap Avrupa'da, Türkiye'nin istikrar ve refah yolunda ilerleme kaydettiği. Cumhurbaşkanı Gül, "Son zamanlarda Türkiye'nin değerini vurgulayan yorumların artması, herkesi mutlu ediyor olmalı" dedi ve ekledi: "Bir işadamımız, bu gece bana, 'Ülkemizin değerinin yükselmesi şirketlerimizin değerini de yükseltiyor' dedi; çok doğru."

Zora düşen yabancı ortak elindeki Türk banka hissesini elinden çıkartmak istediğinde birkaç misli kâr edebiliyor. Medya dünyasıyla yurtdışından ilgilenen şirketlerin ödemeyi göze aldığı fiyatlar bir rekor teşkil ediyor. Dünyanın dört bir köşesinde ihale kapmaya çalışan Türk şirketlerinin önleri açılıyor.

İngiltere'nin emekli bir Ankara Büyükelçisi, kısa süre önce geldiğinde birçok kentimizi eskisinden çok ilerlemiş, müthiş gelişmiş gördüğünü aktardı bana. Abdullah Gül'ün sokaklarında 'öğrenci' olarak dolaştığı İngiltere'de ise her şey yerinde sayıyor. Cumhurbaşkanı, görüştüğü İngiliz politikacılara, "Bizim gibi yaparsanız, başarılı olursunuz" aklını da vermiş...

'Tornacı Ahmet Usta' evlâdıyla övünebilir.

2 numara yalaka, Salih Memecan,Sabah 10.11.2010



Bu kadar yalaka yeter!

Sunday 14 March 2010

* Turkiye'de Yeralti ekonomisine hukmeden Turkiye'ye hukmeder...

Turkiye'de yer alti ekonomisinin buyuklugu yakliasik olarak ulke ekonomisinin yarise kadardir.Bu hesapla bu kara ekonominin buyuklugu 200 milyar dolar civarindadir.Kuskusuz bunun en buyuk kismini uyusturucu ticaretinden gelen para olusturmaktadir.Ulkenin onde gelen ust kesimi (genellikle siyasetci, burokrat ve emniyet teskilati) sistematik olarak bu kara para babalari ile isbirligi halindedir.Hatta denebilirki narkotik subelerinin basindakiler genellikle guclu kara para babalarinin onayindan gecen kisilerden olusur.Sadece, herseyeragmen ordunun bir kurum olarak kendini bu kesimden uzak tutabildigi soylenebilir.

Thursday 11 March 2010

* Secimle devletmi, yoksa hukumetmi olunur?

Bu AKP hukumeti en basit seyleri bile birbirine karistirdi.En basit devlet ve hukumet farkini bile anlayamiyor.Aslinda soyle desek daha dogru..Halkin gozunde bircok konuda oldugu gibi minipulasuon yaparak hukumet olmakla devlet olmayi birmis gibi gostererek, turkiyenin kurumlari arasinda catisma yaratiyor...Yani aklinca halkin ona verdigi yetkileri asarak, kendi kafasindaki bir duzeni kurmaya calisiyor.Oda Turkiye'de halkin ona verdigi hukumet olma yetkisini asarak devlet olmak cabasi icinde..Hukumet Turkiye'deki mevcut kurumlar'dan sadece birtanesi..Ama cesitli yontemlerle Yargiya, yasamaya, orduya hukmetmeye calisiyor...

Bu yolda en buyuk yanlisi da kendileri yaptilar..Buna AKP muhalifleri sevinmelidir..O buyuk yanlista kendilerini ve hedeflerini kendilerinden olmayanlarin ozlem ve hedfleri arasindaki farki cok acik olarak ortaya koymakla yaptilar..Bu da Kendinden olmayanlarla aralarinda cok keskin ve geri donulmez bir kemiklesme yaratti..Yani aslinda Turkiye'nin bunyesi AKP'yi reddetti..Kendilerini destekleyen % 30 artik yukari degil asagi gider...Bunlar da er yada gec yolcular..Tabi arkada buyuk bir tahribat birakarak..Bunun hesabini er yada gec bu ulkenin kurumlarina vermelidirler..

Monday 22 February 2010

Ne olur, biraz huzur ver Tayyip Bey! (bu internetten isimsiz bir yazardan alintidir)

Biliyorum çok zordasın!
Telaşın ötesinde panik halindesin! İktidardan düştüğün gün Yüce Divan’a gideceğinden eminsin!
Ama öte yandan her geçen gün partinin inişini de gözlemliyorsun!
Öyle ki tantanalarla start verdiğin Anayasa değişikliği teşebbüsünde aniden frene bastın!
Korktun, çünkü yaptırdığın iki ayrı araştırmadan da referandumda hüsrana uğrayacağını gördün!
Kürt açılımı diye bir işe giriştin, her şeyi tarumar ettin!
Açılım var mı yok mu, nedir ne değildir bilen yok!
Ne Musa’ya yaranabildin ne İsa’ya!
K.Irak’da bağımsız Kürdistan resmen ilan edildi edilecek umursamıyorsun!
Kerkük göz göre göre Kürtlere peşkeş çekiliyor, seyrediyorsun!
Ermenistan işi ayrı bir garabet!
Durduk yerde başımıza bir protokol tehdidini çıkardın ve Türkiye’yi riske ettin!
Azeri kardeşlerimiz haklı olarak feveran ediyor, duymuyorsun!
Senelerce Avrupa Birliği’ni istismar ettin artık o deniz de bitti!
Kıbrıs’daki barış şovunun da tiyatro olduğu ortaya çıktı!
Keza durduk yerde Hamasçılığa soyundun!
PKK’ya göstermediğin tepkiyi Hamas bağlamında gösterdin!
Görülüyor ki dış ilişkilerde her şeyi yüzüne gözüne bulaştırdın!
Dışarısı öyle de içerisi iyi mi sanki!
O daha bir felaket!
Açlık sınırındaki insan sayısı milyonları aştı!
İşsizlik bütün dünyanın rekorunu kırdı!
Kreapsiyon yani yolsuzluk dillerde!
Oğullardan biri gemi diğeri pırlanta dükkanına sahip olurken, namuslu ev kadınları ilk defa bu dönemde geçinmek için vücudunu satar oldu!
Bütçe açıklarında yüzyılın rekoru kırıldı!
Ekonomik daralma ya da küçülmede yine şampiyon olundu!
Bütün Cumhuriyet dönemindeki borçlanmadan fazla borçlanma yapılmasına ve 30 milyar dolarlık özelleştirmeye rağmen 5 milyar dolarlık duble yolun dışında tek bir yatırım yok. Borçlanılan onlarca milyar doların nereye harcandığı belli değil!
İhracat gerilerken ithalat 250 milyar dolara yaklaşıyor!
Türkiye üretmeden borçla yaşayan ülke konumuna girdi!
Evet sayenizde Türkiye’nin geldiği nokta budur ve bunun için paniktesin!
Bir ara AB masalı, bir ara türban, bir ara İmam Hatip, bir ara Ergenekon’la kamuoyunu meşgul edip bu görüntünün üstünü örttün!
Bitmedi, uzun bir dönem de darbe istismarları ve TSK taarruzları ile işi
götürdün! Hayır hayır, pek çok şeyde olduğu gibi darbe konusunda asla samimi değildin, çünkü sen darbe yapanları görmezden gelirken, güya darbe yapmak isteyenlerin üstüne gittin! Güya diyorum, çünkü apoletlilere, istismar etmene rağmen dokunamadın ve içeri almadın. İşte muhtırayı ben verdim diyen Yaşar Büyükanıt ile günlüklerin sahibi Özden Örnek örnekleri ortada. Şimdi bütün bu istismar konuları tükenince ve ahali artık bu gibi konulara prim vermemeye başlayınca önceki akşam TBMM’de yaptığın gibi işi sataşmalara ve taşkınlıklara götürmeye başladın! Soruyorum bir Başbakan, Meclisi birbirine katar mı?
Bütün bunlar gösteriyor ki hakikaten zorda ve paniktesin, dahası bunu saklayamıyorsun! İyi de Tayyip Bey sen bu ülkenin Başbakanı yani kağıt üzerinde en bilge kişisisin ki insanlar sana oy verdi. Senin toplumu germen değil sevmen ve birleştirmen gerekiyor. Oysa sen istisnasız her gün insanları kamplaştırıyor, cepheleştiriyor ve hasım hale getiriyorsun!
Ne olur Tayyip Bey biraz huzur ver artık bu ülkeye!
Herkesi çok yordun yeter artık! YETER

Thursday 18 February 2010

Tuesday 16 February 2010

hakimiyet kayitsiz,sartsiz iktidar partisine oy verenlerindir!

Bu gaz kafalilara gore milli irade=iktitar partisine oy verenlerdir.Eger iktidar partisine oy verenler mevcut iktidari isteyenler ise, onlara oy vermeyenlerde onlari istemeyenlerdir.Su an Turkiye'de iktidar partisinin arkasindaki destek %30 ise, karsisindaki kitlenin oy orani %70 dir.Bu tabloya baktigimizda milli irade mevcut iktidardan yana degildir.Ancak anti demokratik bir secim sistemi bu siyasi ideolojiyi iktidarda tutmaktadir.Ama bu sekilde cok uzun omurlu olmalari pek tabiiki mumkun degildir.

Monday 1 February 2010

Turkiye Uzerine yazismalar

Kardeş merhaba...

Nasılsın iyimisin. İnşallah herşey yolunda gidiyordur.

Sen ara ara bana yazdın ve gayet güzel gönderiler ilettin. Teşekkür ederim. Ben de oturmuşken çok kısa yazmak istemediğim için biraz gecikme oldu, kusura bakma...

Muarrem İnce'yi iyi keşfetmişsin, ben de senin sayende haberdar oldum ilk önce. Sen keşfettin fakat partisi adamı görmemekte ısrar ediyor:) Durumu anla yani. Akabinde Ahmet Hakan'ın yazısı da gerçekten iyiydi. Adam yüreğinden konuşuyor, konuşuyor ama bunu ne kendi yöneticileri ne de bu millet anlıyor.

Bu iş hep böyle kardeş, bugünlerde Türkistan bağımsızlık mücadelesinde önemli bir isim olan Mustafa Çokay'ın hayatını okuyorum. Orada da durum bizden farklı değilmiş. Cehalet ve yobazlık heryerde Türk Milleti'nin karşısına çıkıyor. Bu adam ve etrafı Çarlık Rusyası'ndan bağımsızlık kazanmak için epey bir mücadele veriyorlar. Zeki Velidi Togan Başkurdistan, Mehmet Emin Resülzade de Azerbaycan'da benzer bir gayret içinde. Hepsinin karşısında ya yokluk ve parasızlak ya da bugün bizim memleketi örümcek ağı gibi sarmış tipler çıkıyor. 'Basmacı' denilen bu tipler, daha sonra o bölgede bir ordu toparlamak isteyen Enver Paşa'yı da bir süre hapsediyorlar bir anlamda ölümüne neden oluyorlar. Benzer tarihlerde bir tek Anadolu'da Mustafa Kemal başarılı oluyor. Diğerleri Rusya'daki Lenin ihtilalinden sonra da mücadele devam ediyorlar ancak sonuç değişmiyor ve hayatlarını yurt dışında Fransa'da sürdürmek zorunda kalıyorlar. Almanya, Rusya'ya savaş açınca esir aldıkları Türk gençlerinden bir Türkistan Lejyonu kurmak istiyorlar. Çokay buna pek sıcak bakmıyor, çünkü Almanlar da Türkleri insan yerine koymuyorlar. Ve sonrasında uzun süreli bir esaret dönemi. Tabi ki tarihi geri çevirmek mümkün değil. Belki o gayretler hedefine ulaşsaydı, biz Anadolu Türkleri çok daha farklı bir seyir içinde olabilirdik. Daha farklı bir coğrafyamız ve düşünce iklimimiz olurdu. Cumhuriyet çok farklı bir dış politika içerisinde olur, Amerika'nın kucağına bu kadar oturmazdık. Ama olmadı işte, 1950'de Menderes'le başlayan süreç, Türkiye'yi hep Amerika'nın eyaleti pozisyonunda tuttu. Bunun için de gerekçe hazırdı; Rusya sizi yutar. Evet belki bu ihtimal de vardı, vardı ama bunun için Amerika tezgahında işlenmemiz mi gerekiyordu.

Buradayken de konuşmuştuk ya, Türk Milleti'nin sosyal - psikolojiisini iyi analiz etmeyen siyasi hareketlerin başarı şansı yok. Türk Milleti, soyluluk unvanlarını yitirdikten sonra, soyluluk duygusunu da yitirdi ve çingene misali kim eline üç kuruş verirse onun adamı oldu. Şimdilerde çokça parlatılan Menderes-Özal-Tayyip üçlüsen bir bak. Üçü de topluma yeni bir şeyler sunduklarını söylediler. Üçü de, Türkiye'yi daha fazla açık pazar ve sömürüye teslim ettiler. Üçü de her ne hikmetse hep Amerika'yla birlikte hareket ettiler. Üstelik bunu yaparken toplumun bütün dini ve geleneksel duygularını kullandılar. Demek ki, Türk Milleti'nin öyle sağlam ve adam gibi bir dindarlığı, gelenek ve göreneğe sahiplenmesi de yok. Nasıl bir inanç ve gelenekse bir şekilde kendisi değil, hep Amerika ve batı değerleriyle barışık oluyor. Düşünsene toplum, Amerika karşıtı olduğunu söylüyor ancak Amerika'nın desteklediği partileri iktidar yapıyor.

Hülasası böyle kardeş yani. 'Bu milletin yüzde 30'u erendir, gerisi göt verendir' özdeyişiyle bu kısmı kapatalım.


Ömerciğim buralarda çok değişen bir şey yok. Hem bireysel olarak hayatımda, hem de memleketin genelinde fotoğraf üç aşağı beş yukarı aynı. Ben yaz mevsimine doğru alttaki lokontayı devir alıp işletmeyi planlıyorum. Tabiki onun için öncelikle binanın bir elden geçmesi gerekecek. Bu arada fırsat ve enerji bulabilirsem aşçılık okuluna yazılmayı düşünüyorum. En azından işin biraz olsun kıyısından köşesinden anlamak lazım.

Şimdilik fazla bir şey yapmıyorum, elimde küçük bir kaç iş var onlarla boğuşuyorum.

İnşallah senin de iş ve aile hayatın gayet iyi güzel gidiyordur. Hayat böyle işte kardeş bir yandan, beynimiz bir yandan midemiz. İkisi arasında gidip geliyoruz ve günün birinde bu gidip gelmeler bitiyor, hayat sonlanıyor. Gönül elbette herşeyin güzel olmasını, doğruların kazanmasını istiyor ama dünya böyle işte.

Ömerciğim sana çocuklarım Kağan ve Yağmur'un fotoğraflarını gönderiyorum. İnşallah açılırlar. Senin de çocukların gözlerinden öpüyorum, Allah bütün çocuklarımızın ömürlerini uzun, bahtlarını açık etsin

Kardeş öpüyor ve hayırlı günler diliyorum yaban ellerde...

Friday 29 January 2010

Ataturk's Bulgarian Love

Ataturk left his heart in Bulgaria. The founding father of modern
Turkey asked for the hand of Dimitrina Kovacheva twice

Mustafa Kemal clad in the uniform with which he was dressed at the
ball of his meeting with Dimintrina
Everything in modern Turkey is connected with the name of Mustafa
Kemal Ataturk (1881-1938) - the founder of the Turkish Republic and
its first president. There's hardly a place in the country without a
monument to this remarkable historical figure whose name actually
means "the father of the nation", because he is the one who shows his
country the way out of the darkness of feudalism and religious
fanaticism and turns it into a modern state.
A new documentary - a co-production of International Film Service
(Sofia) and TRT Turkish National TV - tells the story of Ataturk's
love for Bulgaria and a Bulgarian girl whose name was Dimitrina
Kovacheva.
On a foggy November day in 1913, Mustafa Kemal arrived in Bulgaria in
his capacity of a military attache. He was a tall, handsome and
communicative man with European manners. French magazines used to
describe him as one of the most charming and stylish men in the world
of diplomacy. Mustafa Kemal was fascinated by the cultural life in
Bulgaria.
Once, in a Sofia casino, he met a beautiful Bulgarian girl, Dimitrina
Kovacheva, the second daughter of General Stilyan Kovachev, former
Defense Minister of Bulgaria.
She had just returned from Switzerland where she had studied
literature and music. The girl often gave charity concerts and Kemal
Mustafa used to attend them with the greatest pleasure.
At a New Year's ball he invited her to dance and everybody admired
the wonderful couple. This was the beginning of a romantic love story.
Feeling sure that Dimitrina is the love of his life, Kemal Mustafa
was well aware of the obstacles before a possible marriage: he was 11
years older than her and had many enemies among the Young Turks in
his native country, who would have embittered their family life.
Nevertheless Mustafa Kemal decided to ask General Stilyan Kovachev
for his daughter's hand. Dimitrina's father was sure that she would
not accept the dogmas of a different religion. Mustafa Kemal was
deeply embittered, but went on meeting secretly with the girl.
Different political events separated them for a while, but in 1915
Ataturk proposed to his beloved for a second time and received a
second denial from her father. This time General Kovachev hurried to
marry Dimitrina to an engineer from the town of Rousse. Hearing the
news she fainted, then returned the man he loved the wedding ring he
had given her. She obeyed her father's will and separated with Kemal
whom she never forgot.
Lyudmila Parvanova

Sunday 10 January 2010

yola ciktim,yoldan ciktim

(Kisa Bir Yasam Oykusu ve Yobazlarin Dayanilmazligi)

Evimin bulundugu tepeden denize uzaklik sadece bes yuz metre
kadar.Onumde sehrin burjivasinin oturdugu buyuk ve bahceleri ozenle
duzenlenmis, koca koca evler.Sansima hepsi en fazla iki katli.Beni
doganin sundugu comert guzellikleden mahrum etmeye yeterli degil.
Bu guzel havanin beni cektigi cam kenarindaki koldugumdan saatlerdir
denizi seyrediyorum. Boyle hava bu ulkede yilda sadce 25-30
gun......Deniz masmavi ve cok az gorulebilecegi kadar sesiz.Ayni
sekilde gokyuzu de herzamanki griligini bugun mavi renge teslim etmis
durumda. Bu iki mavinin ufuktaki birlesimi, son derece huzur verici
bir goruntu..Bunun yaninda derin bir sesizlik ve havada ucusan marti
sesleri...
Butun gunum bu guzel gunu doyasiya hissederek geciyor........
Gecen saatlerle birlikte gones evimin uzerinden arkaya gecerek,
gununu tamamliyor.Sehrin ustune karanlik cokmeye basliyor..Deniz de
yanan sehir isiklarin olusturdugu cizgiden yavasca goruntuden
kayboluyor....Deniz manzarasinin yerini , uzaktan zorlukla
secebildigim gemi ve balikci teknelerinin isiklari aliyor....
Kararan havayla birlikte camdaki goruntu yavasca kendi yansimama ve
pekte fakir olan odamdaki goruntuye donusuyor...........
Bununla birlikte bu ulkede zaman zaman hissetigim bir yanlizlik ve
huzun cokuyor icime.......Bir bilinmezden gelip, bir mechule giden
yasamimdaki gerceklerle yuz yuzeyim yine.........Sevincle huznun bu
kadar ic iceligi ne buyuk iyroni..............
Baskalari icin bu nasil, cok merak ediyorum dogrusu........Ama benim
hayatimda hep boyle oldu. Sevicle huzun hep ic ice....Belkide bu
cocuklugumdan gelen bir sey.....Iste su an hicbirzaman kesip
atamadigim gecmisim ve cocuklugum bir film seridi gibi gecmeye
basliyor gozumun onunden.................
Ilk yillarim.........
Cocuklugum, Tutkiye'nin Bati Karadeniz kiyisinda, denize tepeden
bakan kucuk bir dag koyunde gecti.Daha on bir yasindayken tek basima
cobanlarin koyunlarini surdugu patika yollardan iki saat yuruyerek
okula giderdim.Bu her turlu hava kosullarinda, her sabah yapmam
gereken yolculuktu. Havalarin erken karardigi gunlerde, benden bes
yas buyuk ablam, beni coban kopekleri yedi diye iki gozu iki cesme
aglardi.
Henuz on bir yasindaydim ve cevremdeki yasam bana zor ve karmasik
geliyordu. Nasil gelmesin daha bu yasta, her an coban kopeklerine
aksam yemgi olabilirdim!
Patika yollar ve kendimi sorgulamalar
Sehirde yasayan yasitlarimin daha, evlerinin karsisindaki bakkala
bile tekbasina gitmedigi bir toplumda, henuz on bir yasinda bu
acimasiz doga kosullari ile bogusmak zorundaydim.
Ama bu patika yollarda, dusunmesini ve hayal kurmasini ogrendim.
Yanlizligimi gidermek icin hayallerimi yuksek sesle kurardim. Ve de
hayallerimden en buyugunu her gun tekrarlardim. "Buyuyunce
Istanbul'da Universite'ye gidicem, hayati kendi arzu ettigim gibi
yasiyacagim"
Ilk din(!) dersleri ve yobazlar
Yazlari kuran kursuna gonderilirdim. Daha 8-9 yaslarinda kuran
kursuna giderken , hocanin yanimdaki bendende kucuk kizcigaza ,
duayi (arapca!) okuyamadi diye elindeki falaka sopasini, gozunu
cikartircasina firlatisindan beri hocalara kusgundum. Ama babam
gitmemi isterdi. Yobazlara dayanamadigim halde ,gitmek zorundaydim.
Bu yobazlar bana, daha o yasda yasama yonelik butun guzel duygularin
dusmani gibi gelirdi.
Ergenlik cagim "yobazlar" ve hayatimin en buyuk "sok"u
Dedim ya dag koyunde yasiyordum ve sex uzerine ailemden hic bir
egitm almam beklenemezdi. Yazin gittigimiz kuran kursundaki "yobaz"
bunun farkindaydi ve artik bize seks dersi verme hakkini kendinde
buluyordu.Bir gun sinifda " artik hepiniz ergenlik caginiza geldiniz,
sunu bilmelisinizki, dinimiz insanin kendi kendini tatmin etmesini
siddetle yasaklar, insaninn bunu yapmasi annesiyle yatmasi gibidir".
Sok,sok.sok. Hayatta en cok sevdigimiz annemiz……. Ah yobaz ah,
sen neymissin sen ...........
Bu yobazin sonraki marifetleri
Bu yobaz koyde hic kimsenin gormedigi sayginligi gorurdu, koy
meydaninda her kes bu herifin elini opmek icin siraya girerdi.
Ben bu adami bana verdigi ilk"seks" dersinden sonra hic sevmedim,
ondan hep nefret ettim..
Bu koy Turkiye sartlarina gore durumu iyi bir koydur. Yobaz da bunu
cok iyi bilir.Benimde mecburiyetten gitmek zorunda oldugum cuma
namazlarinda, surekli "faiz" haramdir konusunu isler. Benim cocuk
aklim buna da yatmaz! Ya emeginin karsiliginda ucret
albiliyorsun,evini kiraya verince kira alabiliyorsun,topragini kiraya
verebiliyorsun(bizim orda yariya verirler),neden calisarak
biriktirdigin parayi kiraya veremiyorsun? diye dusunuyorum. Bir kere
bu yobaza guvenim sarsildi ya..Cok gecmeden bizim yobaz tek tek
marifetlerini sergilemeye basliyor.Milletten bir yil sonra odenmek
uzere findik topluyor. Onlardan mesela bu yil kilosu yetmisbes sent
olan findigi,bir yil sonra birbucuk dolar odemek uzere toplamaya
basliyor..
Aldigi bu findigi yetmisbes sente satar ve kendisine bir yilligina
100% faizle, diyelim 100 bin dolar kredi saglar. Hemde dolar bazinda
findigin fiyatinin degismeyecegini bildigi halde.
Ayrica o koylunun sadece findigini almiyor....Traktorunu,tarlasini,
evini,inegini de bir yil sonra cok iyi fiyat odeme vaadi ile
topluyor..Vakit gecirmeden de bunlari yok fiyatina nakide
donusturuyor...
Koyluler hocalarina cok guveniyor..
Herkes son derece memnundur. Cunku gunnah islenmemis(!) ve herkesi
cok tatli kazanclar beklemektetir.
Anliyorsunuz degilmi …?
"Yobaz" mali goturmeye basliyor.
Bizim marifetli yobazimiz ve koyun "delisi"
Babam benim dinime bagli namazimda niyazimda biri olmami istedigi
icin namazlara gidip gitmedigimi cok siki kontrol altinda tutuyor.Cep
hasligimi da sadece cami cikisinda veriyor. Yani anliyacaginiz namaz
yok , haslik yok..Ben o zamanlar hasligimi kapar kapmaz hemen
caminin meydana bakan on kisminda cuma namazlari
sonrasi "alternatif vaaz" veren koyun "delisini" dinlemeye kosardim.
Bu deli bana cok yaman gelirdi.(daha sonra yillarca yasadigim
Londra'da, dunyaca meshur "speaker's corner'a" her gidisimde , bu
deliyi hatirladim .) Bir kere asik suratli , tehtitkar ve seytanimsi
degildi , gulec ve insan gibi bir yuzu vardi.Bu delinin dinleyicileri
cogu benim gibi cocuklardan olusan ,kucuk bir guruptu. Yetiskin halk
da onu "delidir ne derse yeridir" gozuyle goruyordu.Yani herkeste
olmayan sinirsiz bir konusma ozgurlugu vardi onda. Onun bu
ozgurlugune hep imrenirdim.Bir gun guzel gunesli bir gun namazdan
sonra yine kosarak deliyi dinlemeye gittim.Deli kendine, sebze
karisimi turlumsu bir yemek yapmis.
Buyuk bir tencereye koyarak getirmis, birinin kamyonetinin arkasinda
oturuyor. Hem yemegini yiyor hemde, eger istersek bize ikram
edebilecegini soyluyor. Yemege bakiyorum igrenc. Ne patatesin nede
soganin, hic bir seyin kabugunu soymamis,herseyi kalin kalin dograyip
haslamis. Yemeginden hic kimse almak istemedigi icin uzuluyor. Ama
bunu telafi edicek espiriler yaparak, bizi gulmekten kiriyor.Bir ara
deli cok onemli birsey soyliyecek insan tavriyla soze basliyor. Agir
konusuyor. Hepimiz merakla bekliyoruz."Ya diyor bu hoca varya diyor,
bizim "yobazi" kastediyor. Sizce bu hocami , yoksa benmi cennete
giderim diyor. Butun cocuklar guluyor………..
Tabbiki bize kimin cennete gidecegi cokdan ogretilmis…….boyle deliler
birde cennnete gidip oradakileridemi rahatsiz etsin………bizim deli buna
cok aliniyor,uzuluyor…cocuklar gulmeyi kesiyor, bu sefer deli yine
agirdan alarak…….."cocuklar hadi bu dunyada mecbursunuz ama
gercekten bu seytan suratli hocayla obur dunyada da (yani cennete
de!) birlikde olmak istermisiniz , unutmayin Arzu Okay (zamanin unlu
seks yildizi) cehenemde (!) olacak " diyor. Cocouklar yine guluyor……
delinin soyledikleri cocuklara cok komik geliyor………..
Ama bana hic komik gelmiyor. Bende bu yobazdan nefret ediyorum
ya……….Hic farkinda olmadan ilk temel ve aykiri felsefe derslerini bir
deliden almaya basliyorum………..O anda kendime bir soru
soruyorum…….".acaba bu adammi deli ; yoksa bu kara yobazin pesine
takilip gidenlermi……….?"
Yobaz marifetlerine devam ediyor
Bu arada " yobaz" evli ve yasli oldugu halde ders verdigi kuran
kursundan 15 yasinda bir kizi kacirir.Bir ara kaybolduktan sonra yine
cuma vaazlarina baslar.Durumu duzeltmek icin peygamberin cok
esliligini vaazlarda islemeye baslar.
Artik koylu ne diyebilir!
Aradan cok zaman gecmeden "yobaz" tamamen ortadan kaybolur.
Evet bizim "yobaz" melek olup uctu!?
Anliyorsunuz !?
Artik "O" hem koylunun onbeslik kizini, hemde butun koyluyu
" duzme" islemini tamamlamistir.
Ah koylum! Vah koylum!
Lise yillarim
Lise yillarim nispeten iyi geciyor. Artik bir delikanliyim. Ama lise
son sinifta kasaba lisesinde ogretmen yoklugundan 25 saat yerine
ancak 10 saat ders goruyoruz .Bunun disinda , daha once onundenn
kovalandigimiz " kahvehaneler" esas adresimiz oluyor.
Bir bakima delikanliligimizin belgelenisi . Bu cok hosumuza gidiyor.
Cok atesli pisbirik oyunlari. Sigara icmeceler. Kizlarla gizli gizli
bulusmacalar. Guzel masum cocukluk asklari…….
Icinde yasadigim topluluga ve aileme yabancilasiyorum
Lise yilarim boyle geciyor, yani nispeten iyi .Ama gelecege yonelik
endiselerim derinlesiyor. Artik cevremdeki insanlara olan bakisim
degisiyor. Bu " yobazlarin" sonsuz saygi gordugu bir topluluk icinde
yasamak bana gore degil diye dusunmeye basliyorum. Ama universiteye
gidip onumu acabilme umudum o yaz universite sinav sonuclarinin
aciklanmasi ile birlikte sonuyor.
Artik babamda beni bag-bahce islerine emegi ile katkida
bulunabilecek"diger" bir kisi gozu ile gormeye basliyor.Hayatta
caresizlik duygularini cok yogun olarak yasadigim yillar.
Koydeki evimizi bir km kadar uzagindaki magraya gidiyorum arasira.
Herkesinn fenerle girdigi bu magraya, cok gecmeden ezbere girip
cikmaya basliyorum.Bu magra 200 metre kadar sonra genisliyor ve
tavani da yukseliyor. Buraya geldigimde oturup avazimin ciktigi kadar
bagiriyorum."Bu yobazlardan ve onlarin hukmettigi bir toplumdan
kurtulup, kendi ozledigim gibi yasiyacagim" magranin bu kisminda ses
acayip yanki yapiyor. Soyledigim sozler sanki ilahi bir guc
tarafindan bana tekrar geri geliyor.Bu bana guc veriyor,inancimi
artiriyor.
Yine yobazlar……
Gunun birinde, beni universiteye hazirlik sinavlarina gondermesi icin
baski yaptigim babam bana geliyor ; " seni bir sartla kursa
yollarim " diyor. Buna cok seviniyorum. Arkasindan ekliyor " ama
benim istedigim yere gideceksin." (Yil 1979 ve ben henuz 17
yasindayim.) Istedigi yer su anda cok iyi bilinen ve o zamanlar yeni
baslamis olan "Nurcu" egitim yuvalarinin, Istanbul Bahcelievler'deki
bir hucre eviydi.
Istanbul Laleli'de, Ilahiyat egitimi gormus ,buyuk kuzenim
tarafindan ,bu seytan suratli insanlara teslim edildim. Ne
yaptigimin nasil bir ortama gittigimin cok iyi farkindaydim. Ama bu
benim icin kopruyu gecinecege kadar ayiya dayi deme hikayesiydi.
Refakatcimla Bahcelievler'deki hucre evine vardigimizda bana once
evdeki kurallar siralandi.
1) eve radyo,tv ve gazete sokulamaz.
2 ) hicbirzaman ,hicbiryerde bir kizla konusulamaz.
3 ) Evin perdeleri hicbirzamann acilmaz.
4 ) evdeki egitim purogrami(ibadet dediler)hicbir zaman aksatilamaz.
5 ) aile ziyaretleri mumkun oldugunca talep edilmez
6 ) eger kurallari cigneyen biri gorulurse evin imamina bildirilir.
Butun bunlarin karsiliginda bedava barinma ve yemek ve ayrica abiler
(!) tarafindann univesiteye hazirlik dersdleri.
Oturdugum yerde kala kaldim .Ne kadar agir sartlar! Dayanabilirmiyim?
Baska ne sansim varki?!
Zaman zaman bizi minibuslerle belli merkezlerdeki toplantilara
goturuyorlar.Bir suru bos hikayeler.
Her aksam cemaat halinde namaz .
Arkasindan, saatlerce Saaid-i Nursi risaleleri .
Bikiyorum .
Migdem bulanmaya basliyor.
Bu yobazlar beni artik cildirtacak.
Dayanamiyorum, hepsine kufuru basip, koyun yolunu tutuyorum.
Artik fiziksel varligim cok dayanilmaz bir hal aliyor.
Ciddi ciddi yasamima son vermeyi dusunuyorum.
Adi yobazlar neden rahat vermiyorsunuz ?
Koydeki kapan
Koyde yine zaman zaman magrama gidip, avazim ciktigi kadar
bagiriyorum" pis yobazlar gunun birinde sizden kurtulacagim ",yine
ayni ilahi ses bunu bana geri tekrarliyor".Bu ses direncimi
artiriyor.Bana guc veriyor.
Ve nihayet Universite
O yaz universite sinavlarini kazaniyorum. Ogrenmeye ac bir anadolu
genci olarak iktisat ogrenimi icin Istanbul'un yolunu tutuyorum.
Beyazit'daki o "buyuk universite" kapisindan iceri girdigimde,
icimi tarif edilmez bir mutluluk ve huzur kapliyor.
O anda kalbim , azgin kopeklerin onunden kendisini yuvasina atan
tavsanin kalbi gibi carpiyor.
Kendi kendime guluyorum.
Etraftaki insanlar supheyle bana bakiyor.
Artik kendimi emin ellerde hissediyorum.
Daha sonra o yuvada, Turkiye'nin onde gelen bircok aydini hocam
oluyor.
Hayat bana artik muthis zevk veriyor…..
Hayatimin en guzel dort yili basliyor….
Istanbulun guzelikleri………
Universite arkadasliklari ve asklari…

…Ve Turkiye'den Ayrilis

Daha sonra evlendigim Ingiliz esimle, Ingiltere'ye yerlesiyorum.Bir
yil sonra cocugumuz oluyor. Adini esimin istegi ile "Cem" koyuyoruz.
Babam evlendikten bir kac hafta sonra Istanbul'daki is yerime
gelisinde, bana "bu evliligi "saymadigini soyluyor. Sebebi,
karimin "gavur" olmasi.
Hem annem hem babam akillarinca beni yillarca cezalandiriyor.Dogan
cocugumu bile gorme konusunda isteksiz davraniyorlar. Ama nedenini
biliyorum. "Yobazlarin " onlarin yasamlari ve inanclari uzerindeki
sinirsiz kontrolu.
Olanlar beni cok uzuyor.
Bunun uzerine ailemi tam dort yil hic gormuyorum. Daha sonra esimle
ufak tefek problemlerimiz basliyor. Birileriyle konusma ihtiyaci
hissediyorum.Yillar sonra turkiyeye gidiyorum.Hepsinde bayram
havasi;"zaten gavurdan kari olmazdi" diyorlar. Sanki ortada cocuk da
yokmus gibi…
Hyatimin en yanlis karari
Ayrilmam icin dayanilmaz baski devam ediyor. Bizim de ufak tefe
problemlerimiz. Sonuda karimdan ve cocugumdan ayrilmaya karar
veriyorum.

Ayriliyoruz.

Hayatimin en buyuk hatasini yapiyorum.........

Bu aksam Turkiye'den gelen haber…….

Ben boyle gecmisime dalip gitmisken, kapi caliyor .Saatlerdir
oturdugum koltugumdan kalkip kapiyi aciyorum. Karsimda tesadufen
yandaki eve tasinan "turk kiz". O da daha onceki
konusmalarimizda "buraya kendini aramaya" geldigini soylemisti.
Belkide ayni kaderi paylastigim biri. Aslinda guler yuzlu biri , ama
bu aksam pek oyle degil. Belliki kotu bir sey var.... Hemen soze
girdi "biliyormusun Ahmet Taner Kislaliyi olduduler" dedi.
"Kizi Altinay abimin eski kiz arkadasiydi , benimde cok yakin
arkadasim , ne kadar iyi innsannlardi anlatamam" dedi.
Az sonrada Altinayi telefonla aradi. Kizin hickirarak aglayisi taa
bana kadar geliyor…..
Acaba onu kimler , neden oldurdu?
Bu sizce sirmi?
Bence degil!
"Yobazlar" oldurdu.
Onlar hayattaki "butun guzelliklerin" dusmanidir.
Gozum yine Mans denizine kayiyor. Taa uzakda, karanlikda, zorlukla
secilebilen gemilerin isiklarina………Icimdeki burukluk ; tarif edilmez
bir aciya donusuyor……….Bu aksam kendimi, herseyden ve heryerden o
kadar cok uzak hissediyorum ki…
Binlerce kilometre uzaktaki ulkem; bunca yil aradan sonra neden
bana hala bu kadar uzaksin…!?
Allaha yalvaris
Buyuk Allahim: bu "guzellik katili" yobazlarin cennete yeri yok
degilmi? Ne olur soyle . Yok de ! Herkes duysun.