Friday 26 March 2010

* Gobegini kasiyan adam ne der?

(Bekir Coskun, 26.3.2010)

BEN bu durumlarda uyuklamakta olan göbeğini kaşıyan adama bakarım...
Bakarım ne der?..
"Beğendin mi?.."
Tek gözünü açarak:
"Neyi?.."
"Paketi..."
"Paket" lafını duyunca canlanır göbeğini kaşıyan adam, divandan doğrularak ve gözlerini fal taşı gibi açarak:
"Ne paketi?.."
İşte sihirli soru budur:
"Ne paketi?.."
Çünkü canını verdiği, aklını verdiği, oy verdiği pakettir; iaşe paketi, nohut paketi, gıda paketi, makarna paketi, kömür paketi, çamaşır makinesi paketi, üçlü kanepe paketi, seçim paketi, sosyal yardımlaşma paketi...
Heyecanlanır:
"Paket?.."
"Evet, Anayasa'da değişiklik paketi..."
"İçinde ne var?.."
İkinci önemli sorudur bu:
"İçinde ne var?.."

*

Anlatmalı:
"İçinde malum 'sanık' ve 'şüphelilerin', kendilerini yargılayacak mahkemeyi kendilerinin oluşturması ile... Haklarında karar verecek hâkim ile savcıları kendilerinin ataması... Ve partilerinin kapatılmasına da yine kendilerinin karar vermesi, artı....."
Bakar göbeğini kaşıyan adam; içinde işe yarayacak hiç de iyi bir şey yok hani...

*

Gerisi ırgalamaz zaten onu...
Demokrasiymiş, hukukmuş, yargının bağımsızlığıymış, çağdaş cumhuriyetmiş, laik devletmiş...
İktidarın böyle bir "Anayasa değişikliği paketi"ni toplumun önüne getirmesi bile dünyanın her yerinde "skandal" sayılır...
Ama Türkiye'de bal gibi önemsenip tartışılıyor...
Referanduma giderse; "evet"lerin "hayır"lardan fazla çıkması olasılığı dahi vardır ha...
Ona güveniyor zaten padişah...
Göbeğini kaşıyan adama...

Wednesday 24 March 2010

* AKP yapimi Anayasa!

Turk toplumunun hafizasi yapilan bilimsel arastirmalara gore sadece 20 gunmus.Yani yirmigunu gecen olaylarla baglanti gurabilmesi, iyi calismayan telefon hatlari gibi cizirtili imis.

Boyle bir halkin mevcut anayasanin hazirlandigi yillari hatirlamasi pek tabiiki pek olasi degil…bazilari da yaslari geregi bunu hatirlamayabilir zaten…

Simdi size bir soru;

Bir anayasanin nasil ve kimler tarafindan hazirlandigimi onemlidir, yoksa hazirlanan anayasanin ne kadar “cagdas ve medeni” oldugumu onemlidir?

Ben mevcut anayasamiz hazirlanirken bir universite ogrencisiydim.Ustelik Anayasa konusu gordugum universite egitimimin, onemli bir parcasiydi.Benim de Anayasa konusuna ayri bir merakim vardi…Iste su anki Anayasamizin hazirlanis surecini cok iyi hatirliyorum…

Yillar 1981-1982 yillari idi..Evet anayasayi hazirlatanlar darbeci askerlerdi…Ama anayasayi hazirlayanlar, Turkiye’nin bu konuda en onde gelen, cok degerli kimselerden olusan ve de en medeni anayasayi hazirlama gayreti icinde olan insanlar idi.

Anayasa hazirliklari “milli guvenlik komitesi” tarafindan Turkiye’nin her sehrinden secilen, cok degerli inslar tarafindan olusturulmus “danisma meclisin de” aylarca gorusuldu,tartisildi…Bu gorusme ve tartismalar Radyo ve Televizyonlardan halka duyrulabilmek icin duzenli olarak yayinlandi...(o yillar ve sureclerle ilgili TV, Radyao programlari yapilmiyor,bu da ayrica bir merak konusu olabilir tabii)Sonunda, halk oyuna sunuldu ve %92.7 ile onaylandi ve anayasa haline geldi..

Ortaya cikan, kuskusuz tum zamanlarin Anayasasi degildi..Pek tabiiki,Dunya'nin en cagdas en medeni anayasasi degildi…Pek tabiiki zaman icinde gelistirilmesi, degistirilmesi gerekecek bir anayasa idi...

Simdi,

AKP anayasa degisim taslagi, kapali kapilar ardinda beceriksiz, gercek niyetleri belirsiz, buyuk kaygi ve koseye sikismislik duygusu icinde olan, siyasal parti olarak kendilerine daha fazla nufuz alan saglamaya ugrasi icinde bulunan bir partinin 3-4 siradan hukukcu uyesi tarafindan hazirlanmistir. Hicbir demokratik uzlasi veya katilim saglama gayreti gosterilmemistir.Mevcut siyasal partilerin hicbirinin destegini alamamistir. Su haliyle halkin da % 70 inin karsi oldugu ve de Anayasanin temel ilkeleri ile uyumsuz bir tasaridir.

Bu tasarinin secilmis 3-4 kisi tarafindan hazirlanmis olmasi hicbirsekilde onu mesrulastirmaz, onu daha demokratik hale getirmez, onun daha medeni ve cagdas bir anayasa olmasini saglamaz.

Rahatlikla soylenebilirki 1982 anayasanin hazirlanis sekli su ankinden cok daha medeni ve hazirlayanlarin niyeti su ankinden cok daha iyi ve o hazirlayanlara olan halk destegi su ankinden cok daha fazla idi..


Zaten bu degisim tasarisinin, anayasanin mevcut temel prensiplerine aykiriligi dolayisi ile referanduma gitmesi dahi cok az bir ihtimaldir..

Ama eger giderse, Turk halkindan buyuk bir samar yemesi en dogal beklentidir…


Acaba bu kez Turk halki muhtemel bir referandumda kendinden beklendigi gibi bu orumcek kafalilara gereken samari indirecekmidir, yoksa halkin icinde onemli bir sayi olusturan, "gobegini kasiyan adamlar" yine ortaya cikacak ve sonuc itibariyla turk secmeni yine bir dusukmu yapacaktir…

Bekleyelim gorelim….

Monday 22 March 2010

* Turkiye uzerine tespitler

• Turkiye’de niteliksiz siyaset yapanlar ile bilgi ve gorgu seviyesi dusuk secmen kitlesi arasinda siki bir bag vardir.Bu bag karsilikli birbirini beslemekte ve turkiye icin buyuk bir kisir dongu ve cikmaz olusturmaktadir.

• Turkiye’de niteliksiz siyaset yapanlar oy aldiklari kitleden sadece nemalanmaktadir.Karsiliginda onlara hicbirsey vermemektedir.Hatta onlarin degismeye ve gelismeye muhtac mevcut sosyo-ekonomik yasam tarzlarini overek ve destekleyerek, bu kitlenin daha medeni ve cagdas yasam seviyesine ulasmalarini yavaslatmaktadirlar....

• Turkiye’de 1950 sonrasi iktidar olan partilerin tamami ezici cogunlukla Turkiye’nin bilgi ve gorgu seviyesi en dusuk secmenlerinin siyasi tercihleri ile belirlenmektedir.Bu yuzden daha cagdas ve egitimli kesim kendi beklentilerini karsilamaktan uzak, siyasi iktidarlara katlanmak zorunda kalmaktadir.

• Turkiye’de belirleyici konumda bulunan secmen kitlesinin demokrasi algilamasi (kulturu) cok cok dusuktur. O kadar dusuktur ki en siradan toplumsal,ekonomik ve cevresel konularda bile hic bir katki veye tepki gostermemektedirler.

• Boyle bir secmen kesimin belirleyici rol oynadigi bir ulke ne demokratiktir ne de cagdas.

• Turkiye’de 1950 sonrasi iktidarlar elinde bulunduranlar kendi toplumsal guclerine ve ulkenin menfaatlerine dayali siyaset yapmayip, emperyalist guclerin ic uzantilari gibi islev gormektedirler.

• Turkiye’nin belli bir bolgesindeki insanlar adina irkci siyaset yapanlarla ve hatta bu konuda terorist yontemler kullananlarla, mevcut siyasi iktidar karsi karsiya degil, omuz omuzadir.

• Mevcut siyasal iktidarin zaman zaman ulkenin cogunlugu adina yapdigi soylemler samimi olmayip, gostermelik ve halkin gazini almaya yoneliktir.

• Turkiye, cok kisa donemleri haric tutarsak, 1950 den beri Cumhuriyet ile barisik olmayan (belki AP haric) partilerce yonetilmektedir.Dumen 60 yildir bunlarin elinde oldugu halde, Cumhuriyetten sikayetci olup aglasanlar yine bunlar.Bu bir celiski degilmidir?

• Turkiye'de ergenokon ve saire adlar altinda yurutulen siyasi (kesinlikle hukuki olmayan) kampanyalar, belli bir dunya gorusunu karalama ve mahkum etmeye yonelik girisimlerdir.Zaman icinde buna alternatif dunya gorusleri de (ideolojiler) kademeli olarak devreye sokulmaya calisilmaktadir.Burada mahkum edilmek istenen dunya gorusu Ataturk'un "ne mutlu Turkum diyene" anlayisi ile ozdeslesebilecek Turk milleyetciligi"dir.

Yerine ikame edilmek istenen de yabanci toplum muhendislerinin kilavuzlugunda emperyalizme diz cokmus, "yumsak muslumanlik" (emperyalistlerin zulmu karsisinda, Fetos ve muritleri gibi sadece topluca aglasmak ve daha ileri gitmemek olarak acabiliriz) ve "kurtculuk" dur.Bir alt ayristirma da "alevilik" ve "sunnilik" uzerinedir.Bunlar Irak'da daha ileri duzeylere ulastirilmis calismalarin, bir benzeridir.

• Turkiye’de irkci/bolgesel siyaset yaparak halkin cogunlugunu inciltenlere karsi ilgili kurumlar ve kisiler tepki gostermelidir, yoksa zamani geldiginde gururu incilen halk, bu tepkiyi kendi uygun gordugu yontemle kendisi gosterecektir.

• Demokrasi isyanlarin,kavgalarin rejimidir.(Burada sozu edilen pek tabiiki cingene cadirindaki kavga degildir).Hak,hukuk,bilim ilim, esitlik,estatik, mal mulk, hulasa yasam kavgasidir.Demokrasi gerektiginde halkin yumrugunu masya vurdugu bir rejimdir.Bu kavglar icinde olmayan bir kitlenin, insanlardan olustugu soylenemez. Olsa olsa bir bocek surusu olabilir.(Nihat Gencin deyimi ile).

• Aile yasami biat kulturune dayanan, aile iliskileri bir askeriyedeki gibi emir-komuta zincirine benzeyen, herseyi sorgusuz sualsiz kabul etme anlayisi/bekleyisi icinde olan, bireysel ozgurluklere hicbirsekilde inanmayan, yasamdaki guzel estatigi gunah sayan bir kimse, demokrat olamaz.. Hele hele boyle bir kimsenin, demokrasi sampiyonluguna soyunmasi en basit soyleyisle komiktir.Tayyib’in halini kastediyorum pektabiki. (Bu komediyi de bu yazinin altindaki Kemal Sunal videosu cok guzel ortaya koymaktadir.Tavsiye olunur!).... See More

• Demokrasi bir idealler rejimidir.Demokrasi bir toplumda var olan en degerli, en verimli, en bilgili, en ozgur ve hur anlayistaki insanlarin secim yoluyla en one cikarilmasini amaclayan bir rejimdir.Turkiye’de var oldugu soylenen demokrasinin one cikardigi insanlara hic bir sekilde bu nitelikte insanlar degildir.

• Demokrasi her acidan homojenlesmis, dinin toplum hayatinda naturalize oldugu ve kendine bilimi tek yol gosterici olarak benimsemis ve bireysel ozgurluklerin tam oldugu, ekonomik acidan belli bir gelismislik duzeyine ulasmis toplumlarin rejimidir.

• Turk halki “asillik unvanini” 93 harbinden sonar kismen, birinci dunya savasindan sonra ise tamamen kaybetmistir.”Asillik dugusunu” ise Ataturk’un onderliginde yapilan toplumsal direnis ile 1950 li yillara kadar surdurebilmistir.1950’li yillardan sonar ise, birdaha hic gitmemek uzere isbasina gelen “salvarlilarla” birlikte “asillik duygusunu” da tamamen yitirmistir.

• Bugun kuresel gucler ve onlarin icerideki isbirlikcileri tarafindan Turkiye’de yapilmak istenen cok acik secik olarak bellidir.Ornekler de hemen yanibasimizdadir.Bu ornekler Irak ve Afganistandir.Bugun kademeli olarak Turkiye’ye layik gorulen basbakan ve cumhurbaskani turu su anda kuresel guclerin kucaginda oturmakta olan Mr Karazi, Mr Barzani veya Mr Talabanidir.(Simdiki basbakanin bunlardan ne kadar farkli, buda sorgulanabilir tabii).Bilindigi gibi Talabani ve Barzani irakin eski terorist basisidirlar.

• Asil bir millet olmak cok zor, hele hele asaleti devam ettirebilmek cok cok daha zordur.Ben 23 yildir dunyanin en asil milleti olarak gosterilen ingilizlerle yasiyorum.Bunca yil sonar bu genel goruse tamamen katildigimi da rahatlikla soyleyebilirim.Yillardir bu ulkede bu insanlarin, bu unvanlarini kaybetmemek icin ne kadar buyuk caba sarf ettiklerini ve hala daha etmekte olduklarini yasayarak gozlemledim/gozlemliyorum.

• Turk halki ozunde buyuk bir millettir.Ama yattigi uykudan bir an once uyanip, cok cok calismak zorundadir.Yoksa emperyalist guclerin kendisine layik gordugu “seker ve serbet” ile yetinmekten baska secenegi kalmayacaktir.

March 18 at 3:13pm ·

Sunday 21 March 2010

* Buyuk devlet adami; Abdullah Gul !

Bizim devlet adamlarimizin hepsi bir alem.Hatirlanacagi gibi iki guzide (!) devlet adamimiz, Suudi Arabistan'in Krali Ankaraya geldiginde, onlarin Ankara elciliginin burokratlari gibi, hemde Karal Faisal'in kocaman resmi altinda resim cektirerek, odasinda ziyaret etmislerdi.Mubarekler, sanki bu Araplara yuzyillarca hukmeden bir milletin devlet admlari degil de, krala yalakalik yapmak icin siraya girmis bir muz cumhuruyetinin devlet adamlari..

Neyse...

Gazetelerden okuduk.Buyuk devlet adami Prof Abdullah Gul, ingiliz devlet baskaninin elinden cok buyuk bir odul alacakmis.Bu odule layik gorulmesi cok buyuk bir olaymis.Kuskusuz bunun icin kosarak Londra'ya gidecek ve ucakta da yalaka gazetecilere demecler patlatacaktir.Diyecektir ki "gordunuzmu nerelerden nerelere geldik.Simdiye kadar hic alamadigimiz odulu, bu Yil Turkiye aldi! Goruyorsunuz Turkiye artik super bir ulke oldu".Yalaka basinda bunu mansetlerden ve alli-pullu resimlerle verecektir.



(Bu yazi 21 mart 2010'da kaleme alindi,fotograf ise 10 Kasim 2010 tarihli Milliyet gazetesinden alindi)


Buyuk devlet adami Abdullah hic sordumu kenine, Eger Turkiye'de bir dusunce kurulusu Ingiltere'nin devlet baskani olan Kraliceye boyle bir odulu layik gorseydi, acaba kralice bu odulu kabul edermiydi.Hele hele kabul edip, kosarak Ankara'ya Abdullah Gul'un elinden bu odulu almak icin gelirmiydi.(Boyle bir olasilik sizede cok duhaf geldi degilmi?Koskoca kralice Abdullah Gul'den odul aliyor!) Merek edenler arastirsin. Kralice hicbir zaman boyle bir odulu kabul etmismidir.Cunku boyle bir seyi,devletinin kucuk dusurulmesi olarak gorur.



Ayrica son donemlerin kukla padisahlari haric osmanlinin hic bir padisahi da boyle seylere tenezul etmezdi.Keza kurtarici onderimiz Ataturk de devlet baskanligi boyunca bildigim kadariyla hic bir yurt disi seyyahate dahi cikmamistir.Acaba bizim Abdullah, cag kapatip cag acan Osmanli Sultanlarindan ve de emperyalistlerin sirtini hem cephede hem de masada yere getiren kurtaricimiz Ataturk'den daha buyuk bir devlet adamimidir?

Pek tabiiki degil..

Bu tur oduller buyuk devletlerin, kucuk devletlere layik gordugu "afferin evladim verdigimiz odevleri yaptin, cok calistin, derslerinde basarili oldun" oduludur..

Ne diylelim..Buyuk adamsin Abdullah ...Durmak yok, yola devam!

http://www.hurriyet.com.tr/dunya/16258857.asp?gid=373

Bir numara yalaka..

'Tornacı Ahmet Usta'ya raporumdur Fehmi Koru,Yeni Safak, 11.11.2010
LONDRA

Salih Memecan'ın "Bizim oğlanın madalyası. Kraliçe vermiş" diye övündüğünü çizgisiyle ustaca ifade ettiği 'tornacı Ahmet Usta', ya da Ahmet Hamdi Gül, ne kadar övünse az: Kraliçe 2. Elizabeth'in pek nadir üstlendiği ödül tevdii görevini oğlu için yerine getirdiği gün, olayı değerlendirmek üzere kürsüye çıkanlar, oğlunun şahsında ülkesi için göğüs kabartacak sözler sarf ettiler; oğlunun "Benim sevgili ülkem" diye andığı Türkiye için...

30 küsur yıl önce sokaklarında 'öğrenci' olarak dolaştığı ülkenin en itibarlı düşünce kuruluşunun Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ü 'yılın devlet adamı' ödülüne lâyık görmesi Türkiye için önemli bir gelişme..

Ödül töreninde okunan 'resmî gerekçe' öneme ışık tutuyor: "Cumhurbaşkanı Gül hem ülkesinde hem de uluslararası arenada uzlaşma ve ılımlılığın en belirgin figürü, Türkiye'nin son yıllarda attığı pek çok olumlu adımın da yönlendirici gücüdür. Ortadoğu'da Türkiye'nin geleneksel bağlarını derinleştirmek, Irak'ta birbiriyle mücadele eden gruplar arasında arabuluculuk yapmak, Afgan ve Pakistan liderlerini aralarındaki ihtilâfı sona erdirme amacıyla biraraya getirmek için muazzam çabalar sarf etmiştir."

Gerekçe'de, Kıbrıs sorununun çözümüne, Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin iyileşmesine, Türkiye'nin Avrupa Birliği üyesi olma gayretine katkıları da övülüyor. Bir de şu 'gerekçe' ile verilmiş ödül: "Liderliği altında, Türkiye'de sivil demokratik yönetim yerleşiyor, ülkeyi Avrupa'nın demokrasi ve insan hakları standartlarına yakınlaştıracak geniş siyasi ve hukuki reformlar gerçekleştiriliyor."

İtibarlı ödülün, Çankaya'da henüz üç yılını doldurmuş bir cumhurbaşkanına verildiğini unutmayalım.

Törenin hemen sonrasında görüştüğümüzde, Cumhurbaşkanı Gül, ülkedeki her şeyin 'mükemmel' sayılmayacağını bir kez daha vurguladı. AB ilerleme raporuna da geçen basın özgürlüğü konusunda kuşkular uyandıran kovuşturmalar... 'İnsan hakları' alanına giren konularda varolan kısıtlamaların hâlâ tartışma gündeminden düşmemesi... Siyasetin dili ve tarzında rencide edici özelliklerin bütünüyle giderilememesi...

"Bütün bunlara rağmen iyi yoldayız" dedi Cumhurbaşkanı Gül.

1991 sonrasında toplantılarına katılmaya başladığı Avrupa Konseyi'nde sürekli savunma durumunda kaldığı günleri hatırlattı: "12 milletvekiliydik Konsey'de; Türkiye hep olumsuz biçimde gündeme geliyor, 'kınama' kararları alınırken öteki ülkelerden tek bir destek oyu verilmiyordu. Uzun yıllar boyunca hep Türkiye aleyhine kararlar çıkan Konsey, başkanlığına bir Türk'ü seçebildi bugünlerde..."

Ödül vesilesiyle günlerdir İngiliz gazetelerinde Türkiye'yi ön plana çıkaran haberler ve yorumlar yayımlanıyor. Hepsinin ortak noktası, sorunlarla boğuşan, krizlere muhatap Avrupa'da, Türkiye'nin istikrar ve refah yolunda ilerleme kaydettiği. Cumhurbaşkanı Gül, "Son zamanlarda Türkiye'nin değerini vurgulayan yorumların artması, herkesi mutlu ediyor olmalı" dedi ve ekledi: "Bir işadamımız, bu gece bana, 'Ülkemizin değerinin yükselmesi şirketlerimizin değerini de yükseltiyor' dedi; çok doğru."

Zora düşen yabancı ortak elindeki Türk banka hissesini elinden çıkartmak istediğinde birkaç misli kâr edebiliyor. Medya dünyasıyla yurtdışından ilgilenen şirketlerin ödemeyi göze aldığı fiyatlar bir rekor teşkil ediyor. Dünyanın dört bir köşesinde ihale kapmaya çalışan Türk şirketlerinin önleri açılıyor.

İngiltere'nin emekli bir Ankara Büyükelçisi, kısa süre önce geldiğinde birçok kentimizi eskisinden çok ilerlemiş, müthiş gelişmiş gördüğünü aktardı bana. Abdullah Gül'ün sokaklarında 'öğrenci' olarak dolaştığı İngiltere'de ise her şey yerinde sayıyor. Cumhurbaşkanı, görüştüğü İngiliz politikacılara, "Bizim gibi yaparsanız, başarılı olursunuz" aklını da vermiş...

'Tornacı Ahmet Usta' evlâdıyla övünebilir.

2 numara yalaka, Salih Memecan,Sabah 10.11.2010



Bu kadar yalaka yeter!

Sunday 14 March 2010

* Turkiye'de Yeralti ekonomisine hukmeden Turkiye'ye hukmeder...

Turkiye'de yer alti ekonomisinin buyuklugu yakliasik olarak ulke ekonomisinin yarise kadardir.Bu hesapla bu kara ekonominin buyuklugu 200 milyar dolar civarindadir.Kuskusuz bunun en buyuk kismini uyusturucu ticaretinden gelen para olusturmaktadir.Ulkenin onde gelen ust kesimi (genellikle siyasetci, burokrat ve emniyet teskilati) sistematik olarak bu kara para babalari ile isbirligi halindedir.Hatta denebilirki narkotik subelerinin basindakiler genellikle guclu kara para babalarinin onayindan gecen kisilerden olusur.Sadece, herseyeragmen ordunun bir kurum olarak kendini bu kesimden uzak tutabildigi soylenebilir.

Thursday 11 March 2010

* Secimle devletmi, yoksa hukumetmi olunur?

Bu AKP hukumeti en basit seyleri bile birbirine karistirdi.En basit devlet ve hukumet farkini bile anlayamiyor.Aslinda soyle desek daha dogru..Halkin gozunde bircok konuda oldugu gibi minipulasuon yaparak hukumet olmakla devlet olmayi birmis gibi gostererek, turkiyenin kurumlari arasinda catisma yaratiyor...Yani aklinca halkin ona verdigi yetkileri asarak, kendi kafasindaki bir duzeni kurmaya calisiyor.Oda Turkiye'de halkin ona verdigi hukumet olma yetkisini asarak devlet olmak cabasi icinde..Hukumet Turkiye'deki mevcut kurumlar'dan sadece birtanesi..Ama cesitli yontemlerle Yargiya, yasamaya, orduya hukmetmeye calisiyor...

Bu yolda en buyuk yanlisi da kendileri yaptilar..Buna AKP muhalifleri sevinmelidir..O buyuk yanlista kendilerini ve hedeflerini kendilerinden olmayanlarin ozlem ve hedfleri arasindaki farki cok acik olarak ortaya koymakla yaptilar..Bu da Kendinden olmayanlarla aralarinda cok keskin ve geri donulmez bir kemiklesme yaratti..Yani aslinda Turkiye'nin bunyesi AKP'yi reddetti..Kendilerini destekleyen % 30 artik yukari degil asagi gider...Bunlar da er yada gec yolcular..Tabi arkada buyuk bir tahribat birakarak..Bunun hesabini er yada gec bu ulkenin kurumlarina vermelidirler..