Sunday 20 December 2009

Kayip arkadastan gelen mektup

Ömer Kardeşim, yine özür satırlarıyla başlamak durumundayım. Evdeki bilgisayarı ofise kurdum. Burada elimde bir kitap çalışması vardı, bir süre onunla boğuşmak durumunda kaldım. Eh sana iki satır yazıp da göndermek de hukukumuza yakışmazdı. Bu nedenle ikinci mailini alınca, artık farz oldu dedim. Bu arada işlerim de hafifledi.

Samimi olarak belirteyim ki, mailini iki üç kez okudum. Ya neredesinde güleyim neresinde üzüleyim karıştırdım zaman zaman. Ama en başta şunu belirteyim; büyük oğlun Cem, çok yakışıklı bir delikanlı olmuş. Aynen sana benziyor. Ve bayağı harbi bir delikanlı gibi. Diğer küçüklerin de çok hoş ve şirinler. Yine baskın taraf sensin gibi. Allah hepsine uzun ömürler versin. Evlilik fotoğrafların ayrı bir güzel. Ömer senin de maşallahın var yani, ne yaşlanıyorsun ne de kilo falan alıyorsun...:) Yok tamam ben kardeşin de pek bozulmadı ama senin ayrı bir maşallahın var.

Evlilik törenine gerçekten katılmış olmayı çok isterdim. Sağlık olsun. Ve evlilikle birlikte belli ki yeni sayfalar açmış ve her bir sayfaya önemli başarılar yazmışsın. York gibi yerde mekan sahibi olmak az şey mi. Gerçekten tebrik ederim. Bu arada hem düğünleri yaptın hem iki çocuk babası da oldun. Eh daha ne olsun. İnşallah işlerin bu şekilde devam eder.

Eşin de belli ki iyi bir ailenin kızı. Allah ikinizin mutluluğunu daim etsin. Benim evimin bölgesini iyi bilir diye tahmin ediyorum. Cerrahpaşa'dan Aksaray'a inen ana caddenin sağ tarafında büyük cami vardır. Hemen onu ara sokağında. Ya da kulesiyle ünlü Bulgur Palas'la Cami arasında ahşap evlerin yoğun olduğu güzel bir sokak vardır. Orada kalıyorum.

Kardeş, satırların gerçekten çok hoş. Zaman zaman iç acıtan, zaman zaman insanoğlunun hem birey hem de bir topluluğun üyesi olarak yeryüzünde sürdürdüğü maceranın bütün iniş ve çıkışlarına sahip. Malum cemaatle bir hikayen olduğunu hayal mayal hatırlıyorum gibi. Galiba bana çok kısa bahsetmiştin. Ama bu ayrıntılar, öncesi ve sonrası gerçekten Felli'nin filmleri gibi. Yani anne ve babanın senin için iyi niyetli gayretleri, o traktörün bir türlü çalışmayışı, çalıştığında da İstanbul'a yeni bir dünyaya doğru tıngır mıngır yapılan yolculuk. O kısma çok güldüm. Sonrasında burada yaşadıkların ve son cümlede babanın sana söylediği, 'oğlum idare etseydin, onlarla kal dedim de onlar gibi ol demedim ya' Bu nokta önemli biliyor musun. Bizim Türk Milleti'nin altı çizilecek cinsten bir anlayışı. Ne olursa olsun ayakta kalmayı başarmak iç güdüsü. Dikkat edersen baban da durumdan memnun değil, ama sana söylediği, 'oğlum hayat böyle bir şey, bazen idare edeceksin' sözü önemli. Bunun sosyolojik temelleri çok derinlerde. Bu elbette bir yönüyle isyan ettirici ama öte yandan mevcut verilere göre en makulu ve yararlı olanı bulmak. Sen bakma bize anlatılan tarihlere. Selçuklu ve Osmanlı döneminde bütün yönetimler Anadolu'daki Türk boylarını şu ya da bu nedenle ciddi şekilde ezdiler. Hadi biz sonradan edindiğimiz sünni mezheple kısmen bu baskılardan uzak kaldık. Ama Türkmen denilen ve sonradan bir kısmı bu baskılardan kurtulmak için ya kürtleşen, ya da ovasını dağıtıp İran'a kaçanlar çok ciddi şekilde baskılara maruz kaldılar. Şehrin sunni mezhep anlayışı Anadolu köylüsüne hiç uygun gelmedi. Devlet, '...mına koyduğumun zındıkları' deyip, şeyhüslam fetvasıyla bu adamları ya kesti ya da sürdü. O nedenledir ki, bugün Türk milletinin ne seceresi ne de sülale boyları kalmıştır ve neredeyse kimliksiz halde yaşamaktadır. O anlayışlardır ki, senin ve benim gibi insanların ailelerine, 'oğlum idare et' anlayışını getirdi. Muhtemelen biz de çocuklarımıza bunu bir şekilde aktaracağız. Bunu neden örnekliyorum, ben de İngiltere'den dönüp askerliğimi yaptığımda Trabzon'a geçtim. Tabi sıkıntılar şu bu. Tahmin edeceğin şeyler. Babam, 'Oğlum kalsaydın orada, evlenseydin. Hayat dediğin hep iyi ve hedeflediğin şeylerle yürümez' demişti. Yani senin ve benim babam birbirlerini hiç tanımasalar da, hayatın tarih boyu onların omuzlarına yüklediği meşakkatleri çözmenin ortak kültürünü paylaşıyorlar.

İkinci mailinde söylediklerinin biraz kızgınlıkla olduğunu söylüyorsun. Belki öyle ama inan haksız değilsin. Türkiye'de yaşamak giderek zorlaşıyor. Her yönüyle zorlaşıyor. Para dediğin şey, çok fazla önemli değil. İnsanın huzuru, yarınlara bırakacağı çocuklarının geleceği herşeyin üzerinde. Türkiye bu yönüyle giderek ağır ve despotik bir iklimin altında eziliyor. Her iktidar siyaseten hata yapabilir, yanlış uygulamaları dayatabilir. Ama bu başka bir şey. Hataları yanlışlıkları, çalmayı çırpmayı vazgeçtik. Adamlar nefes almayı bile yasaklamak istiyorlar. Gerçekten çok acı geliyor insana. Atatürk hakikatten büyük adammış. Ben bunu daha yeni yeni anlıyorum. O yokluk ve sıkıntılar içinde, bir yandan insanları doyurmaya çalışırken, diğer yandan, bu milletin bir daha o acıları yaşamaması için dilini tarihini, hayat anlayışını ön plana çıkardı. Çünkü neticede kendisi de Osmanlı askeri. Koca bir imparatorluğun nasıl çatır çatır ellerinden yok olup gittiğini gördü. Ve bu yok oluştaki temel nedenleri iyi analiz etti. Koca bir tarihi olan Türk Milleti'nin üç beş tane cahil cühelanın elinde nasıl kimliksiz teba halinde tutulduğunu biliyordu. Bir şeyler yapmaya çalıştı. Hataları olmuş olabilir. Hiç bir şey yapmasa bile bu insanlara 'sen kendinle gurur duyması gereken bir insansın' diyebildi. Onları yurttaş yaptı, Osmanlı'nın kıçıyla güldüğü Türkçe'yi yeniden devlet dili haline getirdi. Tabi ki sonraki yıllarda ortaya çıkan sorunlar Cumhuriyet'in değil, sanayileşen ve dünya ile entegre olan her ülkenin yaşadığı sorunlardı. Bireysellik, yalnızlık, şehirleşmenin getirdiği sorunlar şu bu. Şimdi birileri bunları sanki Cumhuriyet'in günahımış gibi toplumun önüne koyuyorlar. Öküz herifler, eğer bundan çok şikayetçiyseniz, siz önce şu ciplerinizden, havuzlu villalarınızdan, bankalarınızdan ve oradaki milyon dolarlık hesaplarınızdan vazgeçmeniz gerekir.

Kardeşim, senin de işaret ettiğin gibi, Türkiye'nin yeniden formatlanması gerekiyor. Bu formatı eğer biz atamasak, küresel güçler atacak. Ve onların bize atacağı format, Singapur ya da Güney Kore modelleridir. Tarihi, dini, dili ve onuru olmayan bir yapı bu. Ana caddeleri ışıklı ama arka sokaklarında 10 dolara fuhuş yapılan bir ülke. Yabancıların ekonomiye, siyasete ve doğal olarak bütün hayata hakim olduğu bir yapı bu. Elbette Türkiye gibi bir ülke, dünya gerçeklerinden uzak yaşayamaz. Ama biz masada değiliz. Sadece masada olanlara çay kahve servisi yapıyoruz. Çözüm, gücün farkedilip masaya oturulmasıdır. Çay kahve servisini bırakalım biraz başkaları yapsın artık.

O nedenle Türkiye'ye dönüş meselesini iyi düşünmen gerekiyor. Çocukların elbette burada büyümesi daha iyi olur. Ama biraz daha beklemeniz de yarar var. Ben bunları söylerken umutsuz falan da değilim. Türkiye bu süreci yaşayacak ve eninde sonunda sonlandıracak. Eninde sonunda akli selim galip gelecektir. Bu millet öyle 3-5 kilo kömüre, ya da Amerika kaynaklı dini söylemlere uzun süre kanmaz. Zaten bu yönde ciddi gelişmeler var. Artık insanlar daha sakin ve akılla düşünüyorlar gibi. Bu nedenle iktidar fevrileşiyor, saldırganlaşıyor.

Ya bu arada, seni Fettullahçıların arasında düşünüyorum da, gülüyorum. Sen sarışınsın, eninde sonunda seni kovarlardı zaten...:) Allaha şükür ki, küçükten biraz cami ve hoca gördük de, bunların safsatalarına inanmıyoruz ya da işin aslında ne olduğunu biraz biliyoruz. Bu arada kitap falan yazmaya niyetin varsa lütfen yaz. Ben baskısını hallederim. Ya da kendi hayat hikayeni yaşadıklarını şunu bunu kaleme alırsan, onu matbu hale getiririz.

Ömer, bu bilgisayarda çocuklarımın resmi yok. Bu nedenle şu an için gönderemiyorum. Benim çocuklar bir kız bir erkek ve ikizler. Tabi ki çok şekerler. Ama işte hayat böyle. Neyse, deşmeyelim fazla yaralarımızı. 25 Aralık'ta geldiğinde bol bol konuşuruz. Tamam bize ait şeyler konuşalım ama güzel şeyler konuşalım. Yoksa hepimizin yaraları çok derin, fazla deşmeyelim. Ben usulen sana adresimi vereyim. Mollafenari Sok. Asmalı Han, kat 2. Altında Koç köfte salonu diye bir yer var. Ben olmasam da mutluka birileri vardır. Üst ve alt kattakiler benim kiracımdır. Onlara da sorabilirsin. Oturur yer içeriz bir şekilde. Sabahta seni uğurlarız.

Kardeşim, yanaklarından öpüyor, sana ve ailene hayırlı günler diliyorum.







.AOLWebSuite .AOLPicturesFullSizeLink { height: 1px; width: 1px; overflow: hidden; } .AOLWebSuite a {color:blue; text-decoration: underline; cursor: pointer} .AOLWebSuite a.hsSig {cursor: default}

No comments:

Post a Comment